top of page

Akran Zorbalığı

Günümüz küresel dünyasında kontrol edilemeyen teknoloji atakları, topluluklar arası iletişimi olağanüstü seviyeye getirmiştir. Gerek bireysel gerek kitlesel iletişim aktivitelerinin yükselişi, “sosyallik” adı verilen ilişki becerilerini yeterlik beklentisi olmaktan gereklilik konumuna itmiş, meslek dalı fark etmeksizin işverenlerin, insan ilişkileri üzerine yeterlik taleplerinin sıçrayışı, bu gerekliliği kaçınılmaz hâle getirmiştir. Sözlerimiz için sosyalleşme yeterliğinin önemini farklı bir bakış açısından -var olan kaosu, şiddet eğilimli insanlardan hareketlendirir. Ancak kaynağının toplum normları yerine bireysel becerilerden doğduğunu ortaya atar.- yorumlayan, klinik psikolog Jordan Peterson’un tanıklığı yerinde olacaktır. “İnsanın şiddet eğilimlerinin tamamını sosyal yapının patolojilerine bağlamak sadece yanlış değil, aptallık denebilecek kadar yanlıştır. Hayati önem taşıyan sosyalleşme süreci, pek çok zararı önler ve iyilik getirir.” Sağlıklı yaşam ve gelişim için olmazsa olmaz bir beceri hâline gelen sosyalleşme, bireye kazandırılması gereken temel yeterliklerin arasında yerini almıştır. Bilindiği üzere bireyler, yaşantıları süresince -çeşitli boyutlardan- eğitim adını verdiğimiz davranış değişikliklerini kazanır. Sınırları çizilmek istenen formal eğitim sürecinin ardından elde edilen kazanımlar, yaşantılar aracılığıyla beceriye dönüşerek bireye toplumun sınıfları arasında konumlarını işaret eder. Bu döngüsel sürecin içinde, yaşam üzerinde hegemonyası tartışılmaz olan okul, geleceğin belirlenmesinde kilit rol oynamaktadır. Plan ve program dâhilinde “istendik(!)” davranış değişikliklerini belirleme üzerine kurulu bu kurum, çocukların yetişkinliğe uzanan istikbal yollarında, söz sahipliği belirlenmiş bir organizasyondur. Günümüz eğitimcileri ve pedagojik danışmanların odağı “Akran Zorbalığı” olarak adlandırılan şiddet türevi; okul ya da sınıf ortamında yaşanılan, bireyin iş, aile, akran hayatını sekteye uğratan ve önemini izah ettiğimiz sosyalleşme becerisini başarısızlığa sürükleyen başat etkenlerden birisidir.


Geleceğimizdeki toplumsal sorunların çağımızdaki yatırımı; “Akran Zorbalığı” aralarında güç dengesizliği olan bireylerin, sınıf içi rollerini “zorba” ve “mağdur” olmak üzere ikiye ayırmaktadır. Yaşantılar, kaygı, varlık gösterme arzusu vb. sebeplerle öğrenciler zorba konumuna gerilemektedir. Birçok üstünlüğü içine alan güç, sahip olmayanları zorbaların şiddetine maruz bırakarak “mağdur” konumuna düşürmektedir. “Aralarında güç eşitsizliği olan bireylerden güçlünün güçsüze isteyerek, sistemli bir şekilde uyguladığı, olumsuz ve yineleyici, fiziksel ve/veya sözel eylem” olarak tanımlanan akran zorbalığı, varlığını uzun yıllar korumuş ve koruyacak olan bir şiddettir.

Neden ve sonuçları dallanmış, iç içe geçmiş sarmal bir konu olması, akran zorbalığının çok boyutluluğunu gösterir. Farklı bakış açılarından birçok neden ve sonuç tespit edilebilmektedir. Dolayısıyla keskin sınırlarla belirlenmiş neden-sonuç yapısı oluşturulamamaktadır. Tam anlamıyla sınırları çizilemediği için son derece yaygın bir çerçevede ele alınabilir. Hâlihazırda belirlenmiş ölçütlerin sunduğu veriler bile yaygınlık hakkındaki görüşü desteklemektedir. Otorite tarafından tepkisiz kalınması, yazılı ve görsel paylaşım araçlarının güdülemesiyle uyandırılan özenme hissi, gücün yarattığı dikta hislerin vermiş olduğu haz ve daha birçok sebep, akran zorbalığını toplumun genç nesillerinin sık karşılaştığı bir olumsuzluk noktasına getirmiştir. Yaygınlığın yanı sıra akran zorbalığında, -yapısı gereği- süreklilik ve kasıt/istek gözlemlenir. Zorbanın tasarlayıp kurduğu baskı iklimi, istekliliğin devamlılığında süreklilik gösterebilir. Analog saat mekanizmasının çarklarını andıran bu nitelikler, zorbalığın sistemleşmesini de beraberinde getirir. Bu sistem, üç ana başlık altında yaşanır/gözlenir. Fiziksel, (itmek, tekme atmak, yumruklamak, eşya çalmak/saklamak) sözel (lakap takmak, küfretmek, gurur kırıcı sözler sarf etmek) ve duygusal (görmezden gelmek, umursamamak, dışlamak, küçük düşürmek) olarak kümelendirilen akran zorbalığı çeşitleri, daha çok okul ortamından hareketle tasarlanmıştır. İlaveten ergenliğin getirdiği cinsel açlığı tatmin etme arzusunun davranışa dönüştüğü (sarkıntılık, elle taciz vs.) eylemleri, fiziksel zorbalığın altında sınıflandıranların yanında ayrı bir madde açarak -cinsel zorbalık- şemaya dâhil edenler de vardır.


Bu noktada acemiliğimizle izah etmeye çalıştığımız akran zorbalığı hakkında yaşanmış iki örneği sunmak yerinde olacaktır.

Kayseri’de X okulunda eğitim gören N, 14 yaşında bir kız çocuğudur. Akademik başarısıyla okulunda ilk sıralarda yer almasına karşın sosyal ilişkileri iç açıcı değildi. Sınıfındaki zorbaların şiddetine maruz kalmasıyla sinmiş, başarısı nedeniyle hemcinsleri tarafından da dışlanmıştı. Fiziksel ve duygusal akran şiddetine maruz kalan 8. sınıf öğrencisi N, gün geçtikçe isteksizleşme ve bunalım çıktılarını göstermiştir. Zorbalara karşı yetersizliği, sınıf otoritesi olan öğretmenin tepkisizliği vb. nedenler, birkaç kez kendisine bilinçli bir şekilde zarar verip -baskı gördüğü okula gitmemek için- ciddi yaralar almasına sebebiyet vermiştir.

Ankara’nın X ilçesindeki Z lisesinde 12. sınıf öğrencileri B ve C teneffüs sırasında arkadaşlarıyla şakalaştı. Bir erkek arkadaşlarını kızlar tuvaletine iten öğrencilerden B, içerideki kız öğrencinin bağırmasıyla “Resminizi çektim.” diyerek şaka yapmak istedi. Olayın taciz iddiasına dönmesinin ardından durum polise bildirildi. Daha sonra okuldan çıkarak evine giden B, babasının av tüfeğiyle intihar etti. Arkadaşının intiharının ardından cenaze törenine katılan C de intiharın gerçekleştiği evin 100 metre ilerisinde bulunan düğün salonuna girerek kendini astı. Öte yandan ilçede bir lise öğrencisinden de haber alınamadığı iddia edildi. Örneklerde görüldüğü gibi bireyin yaşamını tehlikeye atacak düzeye yükselebilen akran zorbalığının, çeşitli nedenlerden meydana gelen, kompleks bir yapı olduğuna değinmiştik. Bu nedenlerden başat olarak nitelendirebileceğimiz, insanın dünyaya getirildiği ve topluma hazırlandığı aile, “Hayat boyu informal öğretmen” unvanını taşımaktadır. Çocuklarına zorbalık yapmanın yanında yeni zorbalar yetiştirerek başka çocukları da mağdur yapabilirler. Zorbalık eylemlerini okul çitlerinin içine hapsetmek maalesef mümkün değildir. Akranları tarafından maruz bırakıldığı baskı atmosferi, mağdurun ailesi tarafından da oluşturulabilir. Fiziksel saldırıda bulunmak, hakaret etmek, görmezden gelmek, küsmek, üst/alt akran kıyası yapmak vs. gibi şiddet türevleri, mağdurun güven kaynağı olarak imgeleştirdiği aileden kaynaklandığında oluşabilecek dezavantajlar ikiye katlanmaktadır. “Çocuk böyle yetiştirilir.”, “Biz babadan böyle gördük.” şeklindeki söylevler, yapılan şiddeti meşrulaştırmamalıdır. Aksi hâlde bunalım yüklü ve depresif karakterler yetişip cevher çocuklar, şiddet eğilimli suçlulara dönüşür. Ayrıca çocukların hane halkından sonra tanıdıkları otorite; ÖĞRETMEN, okul içinde şiddete yer vermemek için asli güven kaynağıdır. Yaşanmış/yaşanacak herhangi bir olumsuzluğun ekarte edilebilmesi için adaleti ve yetkinliğiyle güven ortamını tesis etmiş öğretmenin varlığına ihtiyaç duyulur. Çünkü değer ve umutlarını yitirmiş, baskı ve korku içindeki mağdur, elinden tutacak bir otoritenin yokluğunun farkındadır. İçgüdüsü gereğince bir otorite arayışındadır. Şüphesiz ilk çağlarda bile “kanun” adlandırması yapılan bir güç talebine rastlanır. Daha önce de tekrar ettiğimiz gibi görmezden gelmek, geçiştirmek, basit tedbirler almak, yetersiz tepkide bulunmak vb. eylemler, zorbalık için güvenin ortadan kalktığı bir ortam oluşturur. Dolayısıyla mağdur konumundaki çocuklar, yaşadıkları zorbalığı bildirmemekte ve şahsi adalet anlayışları gereği zamanla zorba konumuna gerilemektedir. (Silinip, yok olmak dışında) Hiçbir çocuk zorba veya mağdur kimliğiyle dünyaya gelmez. Onları bu kalıplar içinde sınırlayan, yetkin ellerce rehberlik edilmeyen yaşanmışlıklardır. Toplum yararına bireyin eğitimini arzulayan uygulamadaki sistemde, aile ve öğretmenlere düşen sorumluluk; geleceğe uzanan zorlu yolculukta anlayış ve bilinçle rehberlik etmek ve nesillerimizi argüman karmaşasının içinde -toplumdaki konumlarını belirleyecek- yaşamlarında yetkinlik sağlayacak temel becerilere yönlendirmektir.


Enes ÇALIŞKAN

171 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

ÖĞRETMENİM

EĞİTİMLİK

eğitimi düşünen blog

bottom of page