2020’nin ve 2020’li yılların ilk gününden merhaba! Bu yılın ilk yazısına kupkuru bir merhaba ile başlamaya hiç niyetim yok. Merhabamın ardında yeni yılın ve yeni on yılın ilk temennileri bulunuyor. Ayrıca hem yeni yılın ilk günüyle düşünce dünyanızdaki ufuklarınızın aralanması hem de içimde nice zamandır tortulaşmış duran fikir kıvılcımlarını dışa vurmak maksadıyla bu yazıyı kaleme aldığımı bilmelisiniz. Bu yazımda bir belgesel ve bir video serisi üzerinde duracağım. Dilerseniz vakit kaybetmeden yepyeni bir başlangıca doğru yol alalım!
İlkin bir belgesel üzerine konuşacağım: Kitaba Adanmış Bir Ömür: Ali Emîrî Efendi.
Pekâlâ, kimdir bu aziz şahsiyet? Ali Emîrî Efendi 1857’de Diyarbakır’da doğmuş, 1924’te İstanbul’da vefat etmiştir. Üzerinde hassasiyetle düşünülmesi gereken oldukça seçkin bir şahsiyettir. Ömrü okuyup yazarak, kitap toplayıp onları koruyarak geçmiştir. Çeşitli türlerde yazılar kaleme alıp otuz civarında kitap yazmış, dergiler yayımlamıştır. Çok yönlü bir insan olan Ali Emîrî Efendi’nin en mühim meziyeti, kanaatimce kitaplara olan tutkusudur. Yeryüzünde eşine az rastlanır kuvvette bir tutkuyla kitaplara bağlıdır. Hayatının tamamını kitaplara hasretmiştir. Memuriyeti döneminde bazen bir esere ulaşabilmek adına tayinini ister, o yere kadar gider, ne yapıp edip o esere ulaşırmış. Sahibinden satın alamadığı bazı kitapları istinsah edermiş. Kendi elleriyle yazdığı çok sayıda kitap bulunmaktadır. Hayatında -kaynaklarda çeşitli kabuller görülmekle beraber- 10 ila 20 bin arasında kitap topladığı düşünülmektedir. Hakiki bir kitap sevdalısı ve koleksiyoncusu olduğu rahatlıkla söylenebilir. Topladığı kitaplarla "Millet Kütüphanesi"ni açmış, o kütüphaneyi milletine armağan etmiştir. Bu kütüphaneye, kitapları halkı için topladığını ifade ederek, kendi adının verilmesini istememiştir. Kâşgarlı Mahmud’un Dîvânü Lugāti’t-Türk’ü başta olmak üzere Millet Kütüphanesinde çeşitli türlerde pek çok nadide eser bulunmaktadır. Ayrıca ifade etmek istediğim bir husus var: Ali Emîrî Efendi, o dönemde yaklaşık 800 yıldır kayıp durumda olan Dîvânü Lugāti’t-Türk’ü -bilinen tek nüshası- İstanbul’da bir sahafta bulmuş ve onu kültür dünyamıza kazandırmıştır. Saygıdeğer Ali Emîrî Efendi hakkında daha geniş bilgiye ulaşabilmeniz, kendisinin düşüncelerinden daha çok istifade edebilmeniz adına öncelikle yukarıda yer alan belgeseli mutlaka izlemenizi öneriyorum. Sonrasında ise kendisini daha yakından tanırsanız ne hoş olur!
Gelelim giriş kısmında bahsettiğim video serisine… Bahsi geçen bu video serisi Barış Özcan’a ait. Pek çoğunuzun onu tanıdığını varsayarak kendisinin hayatından söz etmeyeceğim. Barış Özcan “Zinciri Kırma!” metodu hakkında ilk videosunu 2015’te yayımladı. Metodun rağbet görmesi üzerine geçtiğimiz aralık ayında bu video serisinin beşincisini yayımladı. Zinciri Kırma’yı bir prensip, bir metot, bir fikir, bir oyun olarak yorumluyor kendisi. Bu metotta beş aşama -aşağıda mevcut- yer alıyor. İlk olarak kendimize ölçülebilir bir hedef belirliyoruz. Ardından hedefimizin uygulanabilirliğini artırmak adına hedefimizi ikiye bölüyoruz. Sonraki aşamada bu hedefimizi hayata geçirmek adına her gün bir adım ilerliyoruz. Takvime o güne dair attığımız adım için bir çarpı atıyoruz. Böylelikle günler günleri, haftalar haftaları, aylar ayları kovalıyor. Nihayetinde döngü tamamlanıyor, zincir oluşturuluyor ve sene bitiyor. Aman, zinciri kırmamaya dikkat! Bu video serisi hakkındaki bilgilerinizi derinleştirmeniz adına sizi Barış Özcan’ın Youtube kanalına davet ediyorum:
Gelelim Ali Emîrî Efendi ile Barış Özcan’ın Zinciri Kırma metodunu nasıl ilişkilendirdiğime… Ali Emîrî Efendi gerek şahsiyeti gerekse çabalarıyla dikkate şayandır. Onu hedefine ulaştıran asıl husus ise tutkusudur. Bu tutkuya bütün benliğiyle sıkıca bağlıdır. Öyle ki o dönemin zorlu şartları dahi onu hedefinden caydıramamıştır. Binlerce kitabı bizzat elleriyle toplamıştır. Üstelik bütün çabasını milletine hasretmiştir. Yeri gelmişken söylemeden geçemeyeceğim: Yolunuz İstanbul’a düşerse mutlaka ama mutlaka bu aziz şahsiyetin Fatih Cami avlusundaki kabrini ve bin bir emekle derlediği kitapların yer aldığı Millet Kütüphanesini ziyaret edin. Ali Emîrî Efendi bu dünyadan göçeli neredeyse bir asır oldu. Günümüzde ise Barış Özcan’ı gözlemlediğimde onun hedeflerine olan tutkusunun yüzüne yansıdığını pekâlâ söyleyebilirim. Aslında Zinciri Kırma metodu kendi içindeki tutkusunun bir dışa vurumudur. Bu metot, insanın hedeflerine tutkuyla yaklaşmasını daha da olanaklı kılıyor. Ali Emîrî Efendi’nin şahane gayreti ve Barış Özcan’ın Zinciri Kırma metodu ortak noktada buluşarak, insanın hedefleriyle kendisi arasında tutkulu bir bağ kurmasını sağlayan, yol gösterici bir yüreklendirme unsuruna dönüşüyor.
2020’nin ilk gününde yeni bir başlangıç için adım atmaya başlamaya ne dersiniz? Kırılan heveslerini yeşertmeye, hedeflerinize dönük olan sönük tutkularınızı canlandırmaya var mısınız? Çevremde bu tür umut dolu harekete geçme girişimlerine pek rastlayamıyor olsam da ben canı gönülden varım! Yaşama, insanlara, insanlığa, bir ülküye ait hissettiğiniz, yapma inancınızı sarsılan yerinden onardığınız, harekete geçip yenilendiğiniz yıllar dilerim! Dilerim ki hedefinize olan tutkunuz bahtiyarlığınız olur.
Ek olarak yeni yıldaki ilk mottom aşağıda yer alıyor. Sizlerden de yeni yıldaki ilk mottonuzu yorum kısmında belirtmenizi istiyorum. Tutkulu seneler!
Not
Ali Emîrî Efendi hakkında detaylı bilgi edinmek için linke tıklayınız: https://islamansiklopedisi.org.tr/ali-emiri-efendi
Süleyman AKSOY
Comments