2020-2021 eğitim öğretim yılı bugün başladı fakat 8. ve 12. sınıflar haricinde zil sesini duyan olmadı. Covid19 salgınının başladığı Mart ayından bu yana K12 düzeyinde örgün eğitim, kapılarını uzaktan eğitime açtı. Salgının boyutunu hiç bilmediğimiz ilk günlerde alınan uzaktan eğitim kararı öğrencilerin ve yurttaşların sağlığını korumak için alınmış gerekli bir önlemdi. Salgının boyutları her geçen gün kendini göstermesine rağmen alınan tüm tedbirler sonucunda 1 Haziran normalleşmenin başlangıcı oldu. Çok kısa sürede sosyal yaşamımızı normalleştirdik ve ne yazık ki 2,5 ayda sağlık adına kazanılan çoğu gerekli davranışları da hızla kaybetmeye başladık. Resmi rakamlarla örtüşmese de tanıdıklarımızın her geçen gün hasta oluşuna şahit oluşumuz, sağlık personeli arkadaşlarımızın tanıklıkları, hastanelerin doluluk oranları ve sosyal medya görüntüleri okulların açılması konusundaki endişeleri her geçen gün arttırmaktadır. Okulların açılması mı yoksa uzaktan eğitim mi tercih edilmeli sorunun tek bir doğru cevabı yok ama alınan her kararın bir sonucu var.
5. sınıfa başlayan kızıma günde 8 saat çevrim içi dersin var dediğimde, ağlayarak “okulda olsaydı neyse” cevabını verdi. Geçen dönemin sonlarına doğru da bir isyanı vardı “sürekli bilgisayar karşısında olmaktan bıktım” şeklinde. Düşünsenize yarım metrekarelik bir alana sıkışmış olmayı… 5 yaşındaki oğlum da “hasta olsam ne olur ki okula gitmek istiyorum” diye günlerce söyledi. Sadece kendi yaşantımdan çıkarak ortaya koyduğum bu örnekler bile okul ortamının gereklilikten çok ihtiyaca dönüştüğünü göstermektedir.
Çocuklar arkadaşlarını, öğretmenlerini, teneffüslerini, okul ortamındaki özgürlüklerini özlediler. Madalyonun diğer yüzü olmasa bu tam da istediğimiz bir durum. Ancak pandemi sürecinde milyonlarca öğrencinin okula gitmesi, hastalığı taşıma olasılıklarından dolayı velilerde kaygıya neden oluyor. Peki, çocuklar evde kalırsa ne olur? Bu senaryoya göre;
Anne ve babaların çocukların eğitiminde daha çok rehberlik görevleri olur. Anne ve baba eğitim konusunda öğretmen kadar otoriteye sahip olmadığında ev ortamında olumsuz hava esebilir. Farklı şekilde, bu görevi üstlenmeyen ebeveynler de olacaktır.
Çocuklar arkadaşlarıyla sosyalleşemedikleri, farklı ortamlarda bulunamadıkları için sıkılabilirler ya da yalnızlaşabilirler.
Çocuklar sosyal becerilerini geliştirecek ortamlardan uzak kalırlar.
Çocuklar enerjilerini dışarı atacak ve fiziksel gelişimlerini destekleyecek hareket alanı bulamadığından asabi olabilirler.
Birinci sınıf öğrencileri için okula adaptasyon gecikir. Okuma-yazma becerilerini kazandırmak güçleşir.
Öz disiplini düşük olan öğrenciler için uzaktan eğitim amacına ulaşmayabilir.
Bilgisayarı ya da interneti olmayan öğrenciler için fırsat eşitliği korunmamış olur.
Çocukların fiziksel, sosyal ve psikolojik gelişimleri sekteye uğrar. Akademik gelişimden bahsetmiyorum bile çünkü öncelik diğer üç boyutta olmalı.
Bu liste uzatılabilir elbette, bunlar en temel sorunlar.
İkinci senaryoda yani okullar açılırsa ne olur?
Öncelikle öğretmenler “yattığınız yerden para kazanıyorsunuz” zırvasından kurtulur.
Çocuk okul ortamının sağladığı tüm faydalardan (yukarıdakilerin tersi) yararlanabilir.
Eğer okullarda Covide karşı önlemler alınabilir ve öğrencilerde sağlıklı yaşam için gerekli davranışlar alışkanlık haline gelirse yeni nesil şu an yapılan yanlışları yapmayabilir. Covidle sadece fizyolojik olarak değil psikolojik olarak da yaşayabilmeyi öğrenebilir.
Hastalık daha hızlı yayılır.
İkinci senaryoda hastalık riskini en aza düşürmek için neler yapılabilir?
Okulların temizliği en üst düzeyde tutulmalıdır. Gerekiyorsa, yerel yönetimler Sağlık Bakanlığı ile işbirliği içinde okulların temizlik ve dezenfeksiyonunda yer almalıdır. Okulun ve sınıfların havalandırılması sürekli olarak sağlanmalıdır.
Okulun açılmasındaki amaç, akademik gelişimden ziyade öğrenciyi bir bütün olarak geliştirmekse eğer, 5 gün okula gitme zorunluluğu esnetilebilir. Her okulun mevcudu, fiziksel şartları farklı olduğu için nasıl bir model izleneceğine okul yönetimleri karar verebilir. Mevcudu az olan okullar sınıflarda sıralar arasında boşlukların artırılmasını sağlarken, mevcudu çok olan okullar sınıfları ikiye bölerek, grupları sabahçı ve öğlenci olarak bölerek önlemler alabilirler. Bazı gruplar Pazartesi, Çarşamba, Cuma bazı gruplar diğer günler gidebilir.
Okul içinde de düzenlemeler olması gerekecektir. Teneffüs zamanları her grup için farklı ayarlanabilir. Okulun sınıf-dışı sosyal alanları bölünerek her grubun kendine ayrılan bölümü kullanması sağlanabilir. Dönem dönem bu alanlar ve gruplar değiştirilebilir.
İşin en zor ama en önemli kısmı ise öğrencilere Covidle yaşamı alışkanlık haline getirme meselesidir. Bu süreçte en gerekli önlem sosyal mesafedir. Öğrencilerin birbiri ile olan teması mümkün olduğunca azaltılmalıdır.
Öğrencilerin her biri maske takmalıdır. Doğru maske kullanımı öğrencilere gösterilmelidir. Maskeler ayrı bir çöp tenekesine atılmalıdır.
Öğrencilerin kişisel eşya paylaşımı engellenmelidir. Kalem, silgi, kitap paylaşımı olmamalıdır ve bunun teneffüs zamanları için de geçerli olduğu belirtilmelidir.
Her öğrencinin kendi tebeşiri, tahta kalemi ve tahta silgisi olmalıdır.
Her öğrencinin kolonya ya da el dezenfektanı olmalı, kullanım zamanı ve sıklığı öğrencilere öğretilmelidir.
Öğrencilerin ellerini ağızlarına ve gözlerine götürmemeleri gerekliliğinden bahsedilmelidir.
Okuldaki bazı araç gereçlerin kullanımı öğretmenlerin gözetiminde olmalıdır. Örneğin, kitaplıktan aldığı kitabı getiren öğrencinin kitabı farklı bir bölmede bekletilmeli ve kitap belli bir süre sonra diğer öğrenciye verilmelidir. Yine akıllı tahtanın açılıp, kapatılması belli bir öğrencinin görevi olabilir.
Öğrenci palto ve eşyaları okul içinde poşetlenerek askıya asılmalıdır. Okul çıkışında poşetler atılmalıdır.
Bu gereklilikleri gerçekleştirmek amacıyla okulun ilk haftalarında öğretmenler iyi birer gözlemci olmalı ve öğrencilerin gerekli davranışları kazanıp kazanmadığını kontrol etmelidir.
Sınıflardaki çöp tenekeleri pedallı olmalıdır.
Okullarda kantin açık olmamalıdır.
En ufak bir hastalık belirtisi olan çocuk evinde istirahat etmelidir.
Bu ve sağlık örgütünün önerdiği uygulamalar sayesinde bulaş riski en aza inebilir. Okullar açılsın ya da evde eğitime devam edelim, önemli olan belirsizlik durumunun giderilmesidir. Alınan ani kararlar, okulun bir açılıp bir kapanması, yarın hangi uygulamanın geleceğini kestirememe karmaşaya sebep olur. Alınan her karar farklı bir uygulamayı getireceğinden, ayakları yere basan en az iki dönemlik bir sistem getirilmeli ve öğretmenler hazırlıklarını buna göre yapmalıdır ve önlemlerini almalıdır. Şu an 21 Eylül’de okul açılacağı söylense de 20 Eylül akşamı kararın değişmeyeceği konusunda kimse garanti veremiyor. Bu da gerçekleştirilmesi gereken tüm önlemlerin gecikmesine sebep oluyor. Karar kesinlik içerirse öğretmenlerin büyük sorumluluklar alacağına ve geçerli çözümler üretebileceğine inanıyorum.
Dr. Dürdane LAFÇI TOR
Teşekkürler Azime. Evde geçen zamanın kalitesi maalesef azalıyor. Çocuk okula gitmiyor ve dışarı da çıkamıyor ise zamanı etkin değerlendirme daha da zorlaşıyor. Bunu başarmak kolay değil elbette, çocuğa başka ilgi ve uğraş alanları bulmak gerekiyor. Evde neler yapılabilir, nelere dikkat edilmelidir konusunda daha çok düşünmeye başladım, yazıya dökersem bu platformdan tekrar görüşmek üzere.
Düşüncelerimize tercüman olan bir yazı olmuş hocam.Çocuğumu bilgisayar ,cep telefonu ve
televizyondan uzak tutmak isterken adeta bağımlı hale gelmiş gibi hissediyorum.Ilkokul çağındaki bir çocuğun teknolojiyi kullanirken bire bir takip edilmesi gerektiği unutulmamalı diye düşünüyorum.Bunu ne kadar başarabiliriz?
Teşekkür ederim Şerife. Önerin aklıma gelip, okul bütçesiyle alakalı olduğu için belirtmediklerimden. Tuvaletlere giriş, musluklar fotoselli olursa kesinlikle çok faydası olur.
Tavsiyeleriniz için teşekkür ederim öncelikle hocam.Bilgilendirici bir yazı olmuş elinize sağlık.Okul lavabolarindaki musluklar da değiştirilip fotoselli olursa hepsi faydalı olur diye düşünüyorum.