top of page
Yazarın fotoğrafıEğitimlik

Dile Getirmediğiniz Duygularınız Sizi Esir Etmesin!

Kızgınlık, kırgınlık, öfke, çaresizlik, yetersizlik gibi negatif olarak adlandırılan duygular… Bu duygularınıza hayatınızda ne kadar yer var? Bu duyguları dile getirmek mümkün mü?

Bir kız çocukken ayağı takılıp yere düşüyor. Sonra da annesi bir şey yok, diyerek onu teselli ediyor. Peki, çocuğun canı yanmış olabilir mi? Düştüğü için annesine ya da kendisine kızmış olabilir mi? Kız çocuğu biraz daha büyüyor, ergenliğe geliyor, arkadaşlarıyla kavga edip eve geliyor. Anne ya da babası: “Üzülme, sen de başkasıyla oynarsın, takma kafana!” demesiyle beraber çocuk yine duygularını dile getiremiyor. Yaşadığı ve dile getiremediği duyguları bedenine hapseden çocuk büyüyor. Hayatına devam ediyor, yetişkin oluyor. Kocasıyla sorun yaşayınca ailesinden: “Boş ver, zaten kim eşiyle sorun yaşamıyor ki?” cevabını alıyor. “İçkisi de kumarı da yok, idare et!” diye cevap veriyorlar. Komşularıyla sorun yaşayınca, sen de onlarla görüşme, diyorlar. Takma kafana, çok büyütüyorsun, cevabını veriyorlar. Bu ve buna benzer durumları birçok kez yaşayan kişi ne yazık ki duygularını bir tabuta koyup gömmeyi tercih ediyor. Fakat insanın ifade edilememiş duygu dünyası kişiyi sürekli rahatsız eder. Kişi negatif duygularını dile getirmediğinde herkese ve her şeye karşı isteksizlik, konsantre olamama ve belki de en önemlisi sevme ve üretme kapasitesinde azalma ortaya çıkmaya başlar.

Enerjinizin Azalma Nedeni?

Bilgisayarınızda bir şeyler izliyorsunuz ve aynı anda müzik açık, yine Excel programı açık, aynı zamanda arka planda da antivirüs programı açık olsun. Bu programların aynı anda çalışıyor olması bilgisayarınızı yavaşlatacaktır. Programları ekrandan aşağıya kaydırdığınızda nasıl ki ekran temiz görünmesine karşın bilgisayarın çalışması aktif olarak devam ediyorsa insan zihni de aynı şekilde geçmişte birçok duygu yoğunluğu yaşamış ve bu yaşadığı duyguları ifade etmediğinde ya da görmezden geldiğinde görünürde bir şey olmamasına rağmen sevme ve üretme kapasitesinde ciddi azalma oluyor. Yani var olan enerjisini ekonomik olarak kullanamayan insan aynı bir bilgisayar gibi yavaşlıyor. Enerjisini verimli kullanamıyor. Çevresi tarafından kolay olduğu düşünülen şeyler onun gözünde bir dağ gibi büyüyor. Çünkü geçmişte yaşadığı olumsuz duygularını ifade edememiş olması, kişinin iç dünyasındaki enerjisini sürekli ama sürekli çalıyor.


Duyguların Kabulü!

Danışan, geçmişte engellenmiş, kabul görmemiş veya eleştirilmiş olabilir. Bunları yaşayan biri kızgınlık, çaresizlik, kırgınlık gibi birçok farklı negatif duygu yaşar. Psikoterapi odasında, danışan belki de kendine bile itiraf edemediği duyguları terapistiyle paylaşır. Terapi odasında eleştirilme, yargılanma yoktur. Bu duyguları, saygıyla karşılamak vardır. Çünkü bu duygular, görülmez ya da görmezden gelinmeye çalışıldıkça kişiyi rahatsız eder. Kişi bu duyguları benliğinin derinlerinde tutmak için çok fazla enerji harcar. Dolayısıyla da bu duygulara harcanan enerji kişinin var olan potansiyelini kullanmasına engel olur. Kişi birini gerçekten sevme, yaratıcılıkla ilgili faaliyetler gibi birçok şeye odaklanamaz. Kişi negatif duyguları paylaşırsa o duyguların esiri olacağından korkar. Aslında tam tersidir. Kişi duygularını paylaşmadığında negatif duyguların esiri olur. Duygularını paylaştıktan sonra öncelikle rahatlar. Sonraki adımda ise bu negatif duygulara sahip olmanın onu kötü biri yapmayacağı konusuna olan inancının artırılmasıdır. Olumsuz duyguları sahiplenir kişi. Olumlu duyguların hayatında nasıl ki yeri var ise olumsuz duygulara da hayatında yer açar. Olumlu ve olumsuz duygular arasına kişi bir köprü kurmuştur.


Her Şey Zıddıyla Vardır!

“Ben kimim? İyi miyim, kötü müyüm?” tarzında soruların yanıtını arar birçok kişi. Bazıları iyi olduğunu söyler bazıları da kötü. Belki de bu soruların yanıtı, ben iyileri ve kötüleri içinde barındıran bir bireyimdir. Çünkü insanın bir yandan sevmediği, hoşlanmadığı, kimseyle paylaşmak istemediği parçaları varken; diğer yandan da sevdiği, takdir ettiği parçaları vardır. Bu sebeple insan zıtlıkların birleşimidir. Dolayısıyla insanın içindeki zıtlıkları kabul etmesi onu büyütür ve geliştirir. Fakat sevmediği ve beğenmediği özelliklerini, bunlar benim parçam değil şeklinde kabullenmedikçe; deyim yerindeyse onları bir tabuta koyup derinlere gömmeye çalıştıkça, kişiyi huzursuz ruhlar gibi sürekli rahatsız eder. Kişinin bu parçalarından kurtulması söz konusu değildir. Fakat bu parçalarını kabul etmemesi hâlinde kişi, kendisini suçlayabilir ve yargılayabilir. Ve bunlar iç konuşmalar şeklinde devam eder. Aslında bireyi geliştiren ve büyüten bu zıtlıkların varlığıdır. Gecenin en karanlığının bitişi aydınlığı getirir. Aydınlığın bitimi de geceyi getirir. Bu başlangıç ve son değildir. Sadece bütünün parçalarıdır. Birinin ötekinden üstünlüğü yoktur. Bu çok güzel bir harmonidir. Bu harmoni bir günü oluşturur. (Türk Dil Kurumuna göre harmonin anlamı; uyum, düzen ve ahenktir.) Ve günün içinde en karanlığın ve en aydınlığın olduğu gibi günün ve gecenin birçok rengini içinde barındırır.  İnsan da böyle bir canlıdır. İyilikleri ve kötülükleri içinde barındırır. Hayatında iyi davranışları mı yoksa kötü davranışları mı ön planda tutacak, bu kişinin kendi elindedir. Çünkü düşünceler kişinin zihninden akıp gider ve kişinin genelde elinde değildir. Fakat davranışlar kişinin elindedir.


Özgür Olmak

İnsanlar çoğunlukla duyguları paylaşınca olumsuz duygularının esiri olacağını zannederler. Bazı kişiler ise yaşadığı olumsuz duyguları paylaşmamayı öylesine öğrenmiştir ki artık duygularını yok sayıp bastırmıştır. Sorduğunuzda çaresizlik, yetersizlik, kızgınlık gibi duyguları yaşamadığını dile getirirler ve genellikle “Mutlu bir çocukluk geçirdim.” aklileştirmesinin arkasına saklanırlar. Takdir edilmemiş, dikkat edilmemiş, görmezden gelinmiş, onaylanmamış, özgürlüğü kısıtlanmış olarak büyümüş bir çocuğun olumsuz duygular yaşamamasına imkân var mı? Fakat ebeveynlerin davranışlarını sorgulamak genellikle zordur. Babasından sürekli olarak eleştiri almış danışanım: “İyi ki babam beni eleştirmiş, yoksa ben bu günlere gelir miydim?” diyerek sadece yaşadığı kırgınlığın ve kızgınlığın üstünü örtüyordu. Oysaki bana gelme şikâyeti yanlış yapma korkusuydu. Ancak babası hakkında olumsuz konuşursa bu, babasının kötü biri olduğu şeklinde algılanacağından endişe duyuyordu ve gerçekleri yok saymayı tercih ediyordu. Babası hakkında olumsuz konuşmak ne onu kötü biri yapardı ne de babasını! Sadece onu özgür biri yapacaktı. Çünkü geçmişin hapishanesinden kurtulmanın yolu budur. Olumsuz duyguları paylaşınca artmasından korkarlar. Gerçekler ise tam tersidir, artmasına değil azalmasına neden olur. İnsanlar olumsuz duygularını paylaşınca duygularının esiri olacaklarından korkarlar. Gerçek özgürlük, bireyin yaşadığı ve karanlıkta bıraktığı olumsuz duygularını da fark etmesi, onlara sahip çıkması, onları kabul etmesi, duygularını bir bütünleşme aşaması için bir direnç yerine itici güç olarak kullanması ile mümkündür. Sonuçta geçmişi değiştiremeyiz lakin kaybolan bütünlüğümüzü yeniden onarabilir ve kazanabiliriz.


Uzm. Klinik Psikolog Erkan EZERÇE




372 görüntüleme2 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

2 Comments


Deniz Mavi
Deniz Mavi
Jan 13, 2020

Olumsuz duyguların hep göz ardı edilmesi toplumumuza özgüdür. Görmezden gelmek çocuğa ilerki yaşlarda ne kadar zarar verdiğini daha iyi anladım bu yazıyı okuduktan sonra. Aslında bu duygular her zaman bizimle beraber onlarla beraber yaşamayı öğrenmeliyiz. Emeğinize sağlık🌸

Like

busra.clky38
busra.clky38
Jan 13, 2020

İfade edebildiğimiz duygularımızla Daha özgür olabilme temennisiyle... Farkındalık yaratan çok güzel bir yazı ellerinize sağlık...🍀

Like

EĞİTİMLİK

eğitimi düşünen blog

bottom of page