Çiftçi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldim. Yani kendimi bildim bileli doğayla iç içeyim. Her zaman doğayı gözlemleme fırsatım oldu. Doğada her meyvenin ve sebzenin belirli bir mevsimi vardır. Yine bu süreçte bu meyve ve sebzelerin olma olgunlaşma süreleri vardır. Sabırla… Örneğin domates yaz sebzesidir; henüz bir pirinç tanesiyken toprağa atarız, sabırla büyür ve zamanı geldiğinde içi dışı kıpkırmızı bir domates olur da lezzetinden yemeye doyamazsınız. Ancak günümüz dünyasında artık kışın da yetişiyor. Ama nasıl yetişiyor? Öncelikle kış şartlarına dayanabilmesi için uygun sıcak bir ortam sağlanıyor (turfanda), buraya kadar problem yok ancak yine de dayanamayacağı için domates fidesi aşılanıyor. Yani genleriyle oynanıyor. Daha sonra ise büyüme süreci hızlı olsun diye kimyasallar veriliyor ve normal olgunlaşma döneminden önce kızarıp tezgahlarda yerini alıyor. Ancak fark etmişsinizdir ki bu domateslerin rengi vardır ama hiç tadı yoktur. Neden mi? Çünkü müdahale ettik. Doğaya uygun bir şekilde hareket etmesine izin vermedik, acele ettik. Şu gerçeği unuttuk. Biz ne kadar müdahale edersek edelim doğanın hiç acelesi yoktur. Doğa burada bize küçük bir ders verdi. Aslında doğa bize her zaman ders veriyor; anlayabilirsek, dikkatli gözlemlersek…
Peki bunu neden anlattım? Çünkü günümüz eğitim dünyasında da bunu yaşıyoruz. Örneğin, henüz okuma süreci için olgunlaşmamış bir çocuğu okulların açılmasıyla koştur koştur okuma yazma öğretmeye çalışıyoruz. Bunun sonucunda çocuk okuma yazmayı belirlenen süreçten önce öğreniyor ancak en önemli becerilerden olan anlama becerisi gelişmiyor. Yani renk var tat yok. Aslında sabırlı olsak vaktini beklesek zamanı geldiğinde her ikisi de gelişmiş bir şekilde öğrenci bu becerileri kazanmış olacak. Ancak acelemiz var. Çünkü bir an önce okumayı öğrenip test çözmesini istiyoruz. Eğer test çözemezse başarısız olacağına inanıyoruz. Bu algı maalesef yıllar içinde oluştu ve bu sarmaldan bir türlü kurtulamıyoruz.
İlkokullarda ilk üç yıl (1. 2. ve 3. sınıflarda) sınav olmaz, öğrenci süreç içerisinde gözlemlenir ve gelişimi izlenir. Ancak biz bu durumu, velileri geçtim sistemin baş aktörü olan bazı öğretmen arkadaşlarımıza bile anlatamıyoruz ve maalesef okuma yazmayı öğrenen her öğrenciye nefes almasına fırsat vermeden test çözdürüyor, deneme sınavları yaptırıyoruz. Sanki sizce de bir şeyleri atlamıyor muyuz? Okuma sevgisi, değerlerimiz, çocuklarımızın oyun oynama hakkı…
Hüseyin ASLAN
Comentarios