top of page

Masal Terapi

Güncelleme tarihi: 19 Şub 2020

“Masal deyip geçmeyin; kökleri var geçmişte, dayanır durur, dağ gibi…

Dalları var üstümüzde, yeşerir gider, bağ gibi…”

Anlatıma dayalı olan masal, çocukların karşılaştığı ilk edebî türdür. Gerek içtenliği gerek efsaneleri içinde barındırmasıyla gerekse gerçek kesitleriyle yolumuzu aydınlatan öncüler olmuştur. Her duyulduğunda çocukluğu akla getirir masal, oysaki bu coğrafyada sadece çocuklara masal anlatılmazdı. Meddahlar, âşıklar köyden köye gezerek bir araya toplanan insanlara masallar, hikâyeler anlatırlardı ve dilden dile dolanırdı. Böylelikle toplanan insanlar işlerini yaparken bir yandan da zihninde kendini masalın kahramanıyla özdeştirir; kimi zaman kral, kimi zaman yoksul, kimi zaman da bilgeden dersini dinleyen mürit oluverirdi.


Bizim çocukluğumuz ise âşıklar ve meddahlara yetişemese bile onları aratmayacak dedelerimiz ve ninelerimizle doluydu. Akşam olup sokaktan eve geldiğimizde onların yanına gider bize masal anlatmalarını isterdik. Sessizliğin içinde, hissederek, derinden anlattıklarıyla yaşanan güzel anıları dinlerdik. Ancak üzülerek belirtmek isterim ki masala eskiden verilen değer, bugün o değerini koruyamamakta ve yeni nesil çocuklar masalsız büyümektedir.


Bu yazımda uzun süredir ilgimi çeken, ülkemize gelip masalı yeniden canlandırmaya çalışan, masal kitaplarını okumaktan ve masallarını dinlemekten büyük keyif aldığım bir isimden "Judith Malika Liberman"dan ve kitabı "Masal Terapi"den bahsetmek istiyorum.


Judith Malika Liberman masal anlatıcısı, eğitmeni ve sanat terapistidir. Paris’te doğan Liberman masallar dinleyerek büyümüştür. Çocuk yaşta masal anlatıcısı olmaya karar veren Liberman sahnede, kitapçılarda, okullarda, kütüphanelerde ve parklarda masal anlatmakla birlikte İstanbul’da düzenli olarak masal anlatma geceleri düzenlemekte ve masal anlatıcısı eğitimleri vermektedir. Hayal gücü kasını çalıştırmak için masallarını görsel olmadan anlattığını çünkü görselin hayal gücünü yok ettiğini söyler.

Kaynak: facebook/masalhane

Gelelim ‘Masal Terapi’ ye Doğan Novus yayıncılıktan ve İstem Erdener’in çevirisiyle masalperestlerle buluşur. Liberman kitabını bir pusula olarak görür ve yolunu kaybettiğinde kitaptan okunan bir masalın yol göstereceğini söyler. Kitapta dünyanın dört bir yanından gelen 54 masal yer almaktadır. Kitabı okuduğumuzda anlarız ki dünyada masallar hemen hemen aynı, çünkü hepsinin yolu bize çıkıyor, insana…


Liberman, Masal Terapi’nin diğer kitaplar gibi sırayla sayfa sayfa okunmasını istemiyor okurunu bir ‘yolcu’ olarak tanımlayıp önce onu oyuna davet ediyor. Oyunun kuralları ise şöyle: Haftada ya da sadece günde 1 masal okumak ve 1 ila 54 arasında içinden bir sayı tutup o sayfaya denk gelen masalı okumak.


Her masalın sonunda masalın vermek istediği ‘mesaj’, düşüncelerinizi yazmak için ‘seyir defteri’, mesajları hayatınıza geçirmeniz için ‘alıştırmalar’ ve size yolunuzu hatırlatan ‘alıntılar’ bulacaksınız. Ben de size daha öncesinden bildiğim ve hayatımda yer eden, bugün yeniden tesadüf ettiğim masalı paylaşmak istiyorum. Tuttuğum sayı 25 gelen masal “Mağaradan Bir Ders”.


“En kısa sürede aydınlanmaya ulaşmak isteyen bir öğrenci meditasyon yapmak için bir mağarada inzivaya çekilmeye karar vermiş. Ustası, bu kararını tek bir şartla onaylayacağını söylemiş. Şartı öğrencisinin ayda bir kez ilerlemesiyle ilgili bir not göndermesiymiş. Bir ay sonra öğrenci şöyle bir not göndermiş: "Kalbimin bin yapraklı bir çiçek gibi açıldığını hissettim." Usta "Hımm" diye mırıldanmış ve notu buruşturup çöp kutusuna atmış.

Bir ay sonraki notta şöyle yazıyormuş: "Kalbim artık bana ait değil. Göğsümde atan şey içimde var olan evrenin kalbinin küçük bir parçası." Usta yine etkilenmemiş ve hatta biraz da hayal kırıklığına uğramış. Not yine çöpü boylamış.

Ertesi ay notta şöyle yazıyormuş: "Evren bana birlik dalgaları yolluyor. Bedensel kabuğumdan çıktım ve yıldızlara seyahat ettim." Usta hiç mi hiç etkilenmemiş. Bundan sonra gelen notların tümü tıpkı ilki gibi ustanın hayal kırıklığıyla çöpü boylamış. Bir tanesinde, "Evren benim aracılığımla benimle konuşuyor" yazıyormuş. Diğerinde, "Her şey bir, hem bir zerre hem de yaratıcıyım" diyormuş. Bu notlar da diğerlerini takip edip çöpü boylarken giderek ustanın sabrını tüketmeye başlamışlar. Ta ki öğrenci vakti geldiği halde hiçbir not göndermeyene kadar. Ertesi ay da not gelmeyince usta öğrencisine bir hatırlatma gönderip aylık yazılı raporunu sormuş. Cevap olarak gelen notta şöyle yazıyormuş: "Kimin umurunda?"

"Sonunda!" diye bağırmış guru, "Sonunda anladı!"


Masalların iyileştirici gücüne inanan herkese… Hayata katkısı olsun, sevgiyle…


Fatma KÖSE


337 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


EĞİTİMLİK

eğitimi düşünen blog

bottom of page