“Tüm masallar iyi sonla biter, niye biliyor musunuz? Çünkü çocuklara masal anlatan herkes iyi kalplidir…"
Ahmet Şerif İzgören’i yıllar önce “Avucumuzdaki Kelebek” adlı kitabı ile tanımıştım. Derken arkası geldi zaten, şimdi de “Masallarda Bir Peri Çıkar Karşınıza, Gerçek Hayatta Öğretmen” adlı kitabıyla çaldı kapımızı Ocak 2019’da. Bir yıl kadar kısa bir sürede 4. basımını gerçekleştiren kitap Elma Yayınevi’nden çıkmıştır. Ülkesini sevmeyen ve yanlışı aramaktan, doğruyu göremeyecek olanların, işine yaramayacağını da belirtmiştir yazarımız. Bu sebepledir ki beğenilmediği takdirde iadesi mümkündür kitabın. Sade ve akıcı bir dille anlattığı kitabı; ülkesini seven iyi niyetli öğrencinin, öğretmenin, ailenin ve yöneticilerin ise başucu kitabı olacak niteliktedir.
Ahmet Şerif İzgören kitabın ön sözünü “Bu ülkenin sorunları ne sizce?” sorusuyla başlatır, cevabı oldukça fazladır ve sıralanır: Terör, işsizlik, şiddet, kadına şiddet, gelir dağılımı eşitsizliği, darbeler, beyin göçü, torpil, yolsuzluklar… Olumsuzluk listesi, maalesef çarşaf gibi uzar da gider. Ancak bunlar ülkenin gerçek sorunları değil semptomlarıdır. Ahmet Şerif İzgören bu kısmı şu şekilde ifade eder: “Tek bir sorunu var bu ülkenin; çağın gerisinde ve her dönem siyasetin etkisinde kalmış, ruhunu kaybetmiş, verimsiz bir eğitim sistemi. O yukarıdaki maddeler sorun değil, sadece sonuç.” Buradan da kitabın esas konusu ortaya çıkar: “Eğitim sistemimiz nasıl daha iyi olabilir?”
Eğitim sisteminde birbirine ilmek ilmek bağlı olan unsurları beş ana bölüme ayırır: Öğretmen, aile, öğrenci, sistem ve ülke kültürü. Bu ana başlıklar aşağıdaki sorular üzerinden ilerler:
Öğretmen, işini nasıl daha iyi yapabilir ve ülkesine ne katabilir?
Aile, çocuğunun eğitim sisteminde başarılı olması ve geleceği için ne yapmalı?
Öğrenci bu sisteme rağmen nasıl başarır?
Sistem nasıl verimli hâle getirilebilir?
“Ülke Kültürü” başlığının ise tüm ana başlıkları kapsadığını ifade eder. Ancak “Süpermen Türk Olsaydı Pelerinini Annesi Bağlardı” isimli kitabın tamamında ülke kültürünü anlattığı için burada detaylıca değinmemiştir. Kitapta yaşanan gerçek hikâyelere, kendine yazılan mektuplara ve biriktirdiği anılarına da yer açmış, ulaşabildiği bütün fotoğrafları da okurlarına sunmuştur. Bu yaşanmışlıklar bizi de ilkokul günlerimize kadar götürüp yeniden düşündürür. Çünkü içinde bizim ailemiz, bizim öğretmenlerimiz en önemlisi bizim kültürümüz vardır, her sayfasında, her cümlesinde.
“Masallarda Bir Peri Çıkar Karşınıza Gerçek Hayatta Öğretmen” … Masal gibi gözükse de başlık, gerçek hayatta da öğrencisini değiştirir, dönüştürür iyi öğretmen dediğin. Sayısal öğrencisi olan arkadaşımdan alanıyla ilgili bir meslek tercih etmesi beklenirken, şiiri ona sevdiren edebiyat öğretmeninin etkisiyle Türkçe öğretmeni oldu. Demek ki gerçek hayatta da öğretmen sihirli değneği olan sevgisiyle dokunur öğrencilerin hayatlarına. Burada kitapta altını çizdiğim bir bölümü paylaşmak isterim:
“Hakkâri’ye konferansa gittim, karşılayan dost “Hocam Hakkârili bir aile sizi misafir etmek istiyor.” dedi. Baktım vaktim var, gittik. Hakkâri’nin hafif dışı, yer sofrasında peynirler, üzümler, cevizler; şahane sohbet edip, kıkır kıkır gülüştük. Ailenin dört çocuğu var. İsmail kalktı ayağa, hücre bölünmesini anlattı, nasıl güzel öğrenmiş. “Türkçe dersinden de anlat bir şeyler.” dedim. “Türkçeciyi sevmiyorum, fen hocamızı seviyorum.” dedi.
Nasıl güzel bir ders ama öğrenciden…
Fen hocanı sevdin mi artık ömür boyu her yerde hücreler bölünür; sarı, buruşuk, yeşil, parlak bezelyeler görürsün.
Türkçeciyi sevemedin mi bir kere, Nazım Hikmet bile “Fuzûlî” gelir sana…”
Ahmet Şerif İzgören, kitabında sayısal verilerden olabildiğince yararlanarak, hem dünya bazında hem de kendi içimizde eğitimin neresindeyiz, hangi konuda iyiyiz, hangi konuda kötüyüz ortaya koyup çözüm önerilerini sunmuştur. Odağına öğretmenleri ve öğrencileri aldığı kitabını tekrar tekrar okumanızı öneririm. Ayrıca kitabı çok sevdiği öğretmenlerine ithaf etmiştir. Ve onlar için “Şimdi dönüp bakıyorum da hayatımda fark yaratan öğretmenlerimin hiçbiri öğretmeye çalışmamışlar; değerli hissettirmişler, beni birey yerine koymuşlar, kocaman sarılmışlar ve mesleklerini tutkuyla sevmişler…” der.
O hâlde bu kitabın daha çok aileye, öğrenciye ve öğretmene ulaşması dileğiyle…
Fatma KÖSE
Comments