Elektronik haberleşmenin belirgin varlığıyla evrilen günümüz dünyası, “Medya” başlıklandırmasıyla kümelendirdiğimiz yazılı ve görsel basın araçlarının manipülatif hakimiyeti altındadır. Eğitim, sağlık, ulaşım, güvenlik ve iletişim gibi başat alanlarda yüksek nüfusun artan talepleri, teknolojik yapılanmayı tercih olmaktan gereklilik konumuna itmiştir. Kalkınma amacıyla araç olarak kullanılmak istemi güdülen medya araçları zamanla toplumsal kanaat mekanizmasının karar merci olmuştur. Dolayısıyla nicelik bakımından yüksek taleplerin teknolojik yapılanmayı sıçrayışa geçirmesiyle çeşitli sektörlerde insan gücü ihtiyacının neredeyse yersiz hâle gelmesi, sosyal tembellik adı verdiğimiz kolay erişim temennisini bireyler için normalleştirmiştir. Sosyal tembellik; eğlenmek, sosyalleşmek, çalışmak vb. gibi hayatın olağan eylemlerine erişmek için minimum çabanın sarf edilmesini tasarlar. Günümüzde çoğunluğun vazgeçilmezi ve zorunluluğu meslek icrası dahi yapay medya platformlarına taşınmıştır. Paralelinde kuruluşların kadrolarında sınırlama politikaları izlemesi, çağlar boyunca kıymet gören pazı gücünün yerine değerli ibaresini bilgi kavramı üstüne yüklemiştir. İşte bu çerçevede güçlü bir koz hâline gelen bilginin arz ve talep grafiğinde yükselen ivme, medyanın hakimiyetini güçlendirmektedir. Bu hakimiyet, medya içeriğinin çeşitliliğiyle gittikçe yaygınlaşarak kapsam alanını genişletmektedir. Genç veya ihtiyar, toplumun her kesiminin bu kapsam alanında yer alma zorunluluğu, her bireyin özgür iradesiyle ait olma arzusu taşımasına sebebiyet vermektedir. O hâlde, insan yaşamının yönetimini tamamıyla ele geçiren/geçirecek “Medya” hakimiyetini tartışmak yersizdir. Odaklanmamız gereken nokta; bu hakimiyetin çeşitliliğinde bireyin izleyeceği yolu nasıl çizeceğidir. Öncelikle medya olarak sınırlandırdığımız konu, bilgiye erişim olanaklarıdır. Gerek akademik gerek sosyal içeriğe ulaşım çeşitli araçların kullanımıyla mümkündür. Geçmiş yüzyıllarda bilgiye erişim sabit ve belirli kaynaklara bağımlıyken çağımızda sayısız kaynak bizlere hizmet sunmaktadır. Gazete, dergi, kitap, afiş ve ilan gibi basılı kaynakların yanı sıra TV, radyo, bilgisayar gibi araçların erişime açtığı yazılı, görsel ve işitsel kaynaklar da hatırı sayılır düzeyde yararlı çeşitlilik sağlamaktadır. Ancak süratli değişimlerin neden olduğu her karmaşada ihtiyaç duyulan özyönetim farkındalığını sınırlılık olarak beraberinde getirmiştir. Bu farkındalık, “Sağlıklı bilgiye nasıl ve nereden erişebilirim?” sorusunun medya bağlamında düşünülmesiyle “Medya Okuryazarlığı” olarak beceri sınıflandırmasına girmiştir. Medya okuryazarlığı; çeşitli medya ürünlerine erişebilme, eleştirel bir perspektiften çözümleyebilme ve özgün iletiler üretebilme yeterliklerine sahip olabilme becerisidir.
21. yüzyıl, bireylerden geçmişe nazaran daha çapraşık yapıya sahip, birbiriyle bağımlı yahut bağımsız becerileri beklemektedir. Özellikle eğitim kavramı bilindiği gibi internet ağı üzerine taşınmaktadır. Her geçen gün çağın kıymetli sermayesi bilgi, baskı sayfaları yerine dijital ekranlara yansıtılmaktadır. Pandemi sürecinin dünya çapında neden olduğu tecrit uygulamasının ivme kazanmasına ve cazipleşmesine olanak tanıdığı bu süreç, öğretmen ve öğrencilerin becerilerini yenileme gerekliliğini gündeme getirmektedir. Medya araçlarının sunduğu içerik erişim platformları, ziyaretçilerin seçenekler arasında ihtiyaçlarına yönelik tercih yapabilmeleri için okuryazar adlandırmasını yaptığımız kullanım becerisini zorunlu kılmıştır. İşte bu kullanım becerisi; “Medya Okuryazarlığı” olarak sınırlandırılabilir. Tartışmasız kabul edileceği gibi medya okuryazarlığı artık hayatımızda sıklıkla karşılaşılan vazgeçilmezler arasındadır. Dolayısıyla okul çatısından toplumsal beklentileri karşılar ruhsatıyla mezun olan her gencin bu beceriye hâkim olması mecburidir. Kapsamını belirleyecek olursak; ihtiyaca yönelik bilgiye nereden ulaşılabileceğinin ayrımını yapabilmek tespit yetkinliğini bizlere sunar. Hedef bilgi hangi platformda bulunur? sorusuyla değerlendirmelerde fark yaratmak için bireylerin başarmaya çalıştığı zaman yönetimi noktasında avantaj kazandıracaktır. Çünkü herkes için ortak erişim düzeyinde bulunan bilgi, hızlı tespit edebilme yeteneğiyle değerlenmektedir. Ayrıca bahsedeceğimiz teyit noktasında, hızlıca bilgiye ulaşacağımız platforma erişebilmek, hakikati gizleyebilecek sansasyonel argümanların oluşturduğu sis atmosferinin etkilerini kıracaktır. Tespit yetkinliğinin yanı sıra artık maharet bilgiye ulaşmak değil doğru olana erişmektir. Seçenek fazlalığının getirisi olan karmaşa, bilgilerin sağlıklı ve sağlıksız olarak kümelenmesine zemin hazırlayıp teyit mekanizmasını talep etmektedir. İşbu teyit yetkinliği, medya okuryazarlığı şemasının bir kolunu işaret etmektedir. Erişilen bilgi ihtiyaca uygun ve doğru mu? sorusuyla işlevsellik elde eden teyit yeterliği bahsi geçen karmaşayı aşmak için şarttır. İlaveten küme yetkinliği diyebileceğimiz bilgiyi sınıflandırma becerisi, erişilen ve teyit edilen içeriğin amaca uygun olarak ayrıştırılmasını karşılar. İşlev yetkinliğiyse tespit, teyit ve kümelendirme aşamalarını geçen bilginin kişinin taleplerine uygun olarak yaşamına yansıtmasını ifade etmektedir. İnsan, ulaştığı bilgiyi sadece depolayacak bir varlık değildir. Her kazanımını hayatını kolaylaştıracak şekilde beceriye dönüştürmelidir. Son olarak üretme yetkinliği, tamamıyla sahip olunan doğru bilgilerin aracılığıyla yeni bir içerik ortaya koyabilmektir. Yani medya araçlarını kullanabilmek, kullanıcı yararına içerikler üretebilmektir. Üretmeyen, oluşturmayan ve kurgulamayan kişiler, insan yerine robotlaşmış duygusuz varlıklar olarak yaftalanabilir. Çağın sermayesinin sirkülasyon döngüsüne alınabilmesi bu yetkinlikler kümesiyle mümkündür.
Tespit, teyit, küme, işlev ve üretme yetkinliklerinin unsurlarını oluşturduğu medya okuryazarlığı hakkında farkındalık, toplumumuzda çok düşüktür. Çoğu için medya, TV kanallarından ibaretken bazıları içinse okuryazarlık için soru işaretleriyle dolu bir şema kullanımdadır. Gelinen durumda gereksiz bir uğraş olarak ün kazanan medya okuryazarlığı, nitelendirilmesinin aksine birey yaşam statüsünü yükseltecek, kalabalıklar arasında öne çıkmasını kolaylaştıracaktır. Unutulmamalıdır; nitelikli birey olabilmenin ön koşulu, fark yaratabilmek eş değerlerinizin önüne geçebilmektir. Fakat ülkemizde çeşitli emsalleri bulunsa da medya okuryazarlığının ciddiyetini kavratacak farkındalık olgunlaşmamıştır. RTÜK gibi kurumların üstünkörü projeler önermesine karşılık bir süre eğitim kurumlarımızda ders olarak alınsa da yetersizlik gözlenmektedir. Eğitim kurumlarının, çağlar boyunca bilgi kaynağı olarak görülmesi hâlâ öyle olduğu kanaatini yerleştirmiştir. Evet eğitim kurumları, bilgi kaynağıdır. Fakat bu kaynaklık sadece ona ait değildir. Bilgi kaynaklarından birisi olan eğitim kurumlarında öğrencilik sorumluluk ve görev bilinci kazandırılması şart konumundayken yine bir bilgi kaynağı olan medya üzerinde de bilinç kazandırılması önem taşımaktadır. Okuryazarlık becerisinin toplum tarafından önemsenmesinin başat ihtiyacı öncelikle medyanın günümüzdeki etkisinin fark edilmesidir. Bu sorumluluk tabi ki eğitimcilerin omuzlarındadır. Her Türk genci, hayatında işlevsel olarak kullanacağı çoğu bilgi ve beceriyi sınıflarında kazanmaktadır. Çeşitli kazanımların yanı sıra medya araçları yönetimi ve kullanımı bağlamında da eğitilmeli ve geliştirilmelidir. Günümüzde, kullanımdaki ders kitaplarında basit yönergelerle yönlendirmeler yapılmaya çalışılsa da yeterli verim alınamamakta hatta daha da kötüsü sıradanlaştırılmaktadır. Örnek vermek gerekirse; X metni için öğrencilerden araştırılması istenilen hazırlık problemleri için “...gov.tr/.../tr” vb. uzantıların tercih edilmesi telkin edilir. Kaç öğrencinin bu talimata odaklandığı ve farkındalık için ne kadar doyurucu olduğu tartışılır. Günlük yaşamda medya yönetimini sağlayabilmenin belirli bir izlence takibiyle gerçekleştirilen eğitimle mümkün olacağı anlaşılmalıdır. Etkinlikler arasında küçük kutucuklarda belirtilen talimatlar, izah etmeye çalıştığımız önemi tatmin
edebilecek düzeyde değildir. O hâlde müstakil, programlı ve yaptırımlı bir değerlendirmenin sınırlarını belirlediği medya araçları kullanım ve yönetim dersi zaruridir. Özellikle lise düzeyinden geçiş, bu eğitimin yokluğunda mümkün olmamalıdır. Eğitimcilerin yapması gereken klasikleşen “balık vermemek ancak tutmayı öğretmek” öğretisinden hareketle içerik platformunu sunmak değil ulaşabilirlik becerisini kazandırmaktır. Eğitim için yapılandırılan kurum ve kuruluşlar, konu üzerine eğilmelidir. Kapsamlı ve ulusal bir eğitim süreciyle toplumu sağlıklı bilgiye erişilebilir hâle getirmek, asparagas bilgi ve gündem maddelerinin engellenmesi için harcanan zaman ve maddiyatın çok daha altında mümkün olabilir.
Enes ÇALIŞKAN
Comentarios