top of page

Mutluluğu Ara ki Bulasın...

Bazen gardırobun içine bakarsın, bakarsın da onlarca seçenek içinde giyecek uygun bir şey bulamazsın ya, mutlulukta öyle bir şey oldu. Hayatın karmaşasına o kadar derin dalıyoruz ki onlarca sahip olduklarımıza rağmen, olmayanları düşünerek veya olmasını istediklerimize ve eksiklerimize odaklanarak sürekli bir haz ve mutluluk arayışına girebiliyoruz. “Bütün ölümlüler mutluluk arayışındadır ki bu arayış, hiçbirinin mutluluğa sahip olmadığının işaretidirdiyor  Baltasar Gracián. Mutluluk yaşamımızın temel amacı ya, bütün çabalarımız onun için değil mi? Kendimizi daha fazla mutlu etmek… Daha fazlasına sahip olmak, daha çok başarılı olmak, daha çok para kazanmak, daha iyi bir ev, daha iyi bir iş ya da işte kariyer kazanma, daha çok sosyal çevre, yani hep daha fazlasına yönelik bir arayış… Biz çabaladıkça da uzaklaşıyor sanki. Daha çok şeye sahip oldukça artan bir mutsuzluk ve memnuniyetsizlik sendromu var gibi. Schopenhauer “İnsan istedikçe ister ve her doyum yeni bir isteğe yol açar. İştah ve bencillik engellenmedikçe mutlu olunamaz” der. Mutlu olmak arayışıyla yapılan pek çok eylem, kısa süreli haz sağlasa da uzun süreli mutluluğu sağlayamıyor sanki. Madde bağımlılığı gibi, kullandıkça tolerans geliştiriyor ve daha fazlasına ihtiyaç duyuyoruz. Doymak bilmeyen bir iştahın kölesiyiz.


Biz ne kadar çabalayıp haz peşinde koşsak da bu konuda Brickman ve Campbell yıllar önce yaptıkları araştırmayla “hedonik uyum” kavramından bahsederek mutluluğun çok da arttırılabilir bir şey olmadığını savunmuşlardır. Buna göre “insanların hem iyi hem de kötü olaylar karşısında bir süre sonra o olaya adapte olma eğilimi” yani aynı mutluluk seviyesine geri dönme durumu yaşadıklarını çeşitli araştırmalarla göstermişlerdir. Kısacası bir süre sonra var olan duruma alışmak yani. Neye sahip olursak olalım haz odaklı istediğimiz her şeyin bize kattığı mutluluk çok kısa sürelidir. Örneğin, çok lüks bir ev ya da benzer bir şeyi çok istiyoruz, yıllarca hayalini kuruyoruz ve sanıyoruz ki sahip olduğumuzda sınırsız bir mutluluğumuz ve memnuniyetimiz olacak, ama hiç öyle olmuyor. Çünkü belli bir süre sonra o da sıradanlaşıyor.

Kaynak: nytimes.com
Kaynak: nytimes.com

Sonja Lyubamirsky de mutluluğun %50 genetik faktörlere bağlı olduğunu söylüyor, yani mutluluk genlerimizde ve bize yarı yarıya aileden miras. Sadece %10'luk bir payın yaşam şartlarımız ve sahip olduklarımıza bağlı olduğunu söylüyor Sonja. Yani yaşam şartları üzerinde ne kadar çok değişiklik için çabalasak da mutluluğumuza etkisi çok az. Sonja’nın üzerinde durduğu en önemli nokta ise %40'lık dilimde yapıp ettiklerimiz, yani amaçlı etkinliklerle yaşanılan ana odaklı ne yapıyoruz ve neyin farkındayız. Buradan hareketle mutluluk %40'lık dilimde öğrenilebilir diyor. Aristoteles de Sonja gibi yüzyıllar önce Nikhomakos’a Etik (M.Ö. 350) adlı eserinde mutluluğu bir duygu olarak değil bir “etkinlik” olarak tanımlamıştır.


%50 genetik dışında diğer kısma dönersek, yani öğrenmeyle arttırabileceğimiz mutluluk diliminde ne yapmalıyız ne etmeliyiz ki daha mutlu olmalıyız bu hayatta? Adı Saadet, Bahtiyar ya da Mesut olanlar mutlu olsunlar diye mi koymuştur aileleri bu isimleri bilinmez ama mutluluğun da ilk öğrenildiği yer elbette ki aile ortamıdır. İnsanlar mutluluğu da mutsuzluğu da yaşadığı ve doğup büyüdüğü aile ortamında bir nevi öğrenerek büyüyorlar. Ailede her şeyden yakınarak şikayetçi olan, hayattan zevk almayan ebeveynler tarafından büyütülen çocuklar, mutsuzluğu bir yaşam şekli olarak algılayabiliyor. Bunun tersi yaşanılan ana ve çevreye odaklı, yaşamın getirilerine minnet duyan, güler yüzlü, keyifli bir aile ortamında büyüyen çocukların mutluluk algıları da farklı olacaktır. Mutluluğu aramaktan, hayal etmekten ve gelecekten beklemekten çok, yaşanılanlarda saklı farkındalıkları olarak büyüyeceklerdir. O nedenle aile ortamında mutluluk iklimi özellikle çocuklar için hayatidir.


Nasıl mutlu oluruzun cevabı, biraz göreceli olsa da mutluluğun öğrenebilir olduğunu kabul etmemiz ve öğrenme yönünde çabalamamızda gerekli belki de... Hayata karşı pozitif bakış açısı, yaşamın gerçeklerini göz ardı etmeden içinde bulunduğumuz durumun olumlu ve öğretici taraflarını yakalamak bizi mutlu edecektir. Mutluluk bir duygu hâlidir ve duygunun oluşumu ise düşünce şeklimizdir. Nasıl düşünürsek öyle hissederiz. O nedenle mutluluk yaşamdaki olumlu ve pozitif noktaları görebildiğimiz oranda zihinsel bir süreçtir. Mutlu olmak için kendimize, kendi özümüze bakmaya ihtiyacımız var. İnsanın sınırsız istekleri arasında kendi iç dünyanıza bakıp kendini anlaması dışında bir felsefe de lazım değil belki de. Mutluluğun kendi özünde saklı olduğunu bilmek ve gözle gördüğünü gönülle hissedebilmek için çaba harcayabilmek, gerçek doyuma ulaşmak için yeterli. İmkan dahilinde olmayanlardan, karşılanamaz hayallerden ve isteklerden vazgeçmek; imkan dahilinde olanlar için mücadele edip azmetmek çok önemli… Yetinmeyi bilmek, var olanın kıymetini bilmek, olana odaklanmak, artılarını görmek, iyi ve güzelin farkına varmak doğru bir adım bu süreçte..


Para mutluluk için gereklidir ama yaşamdaki tek mutluluk kaynağı da para değildir. Para size, mutlu olmak için imkân, güvenlik, sağlık, lüks ve konfor verse de yaşamı tüm yönleriyle mutlu etmeye yetmez. İstediğiniz kadar paranız olsun, istediğiniz şekilde harcama özgürlüğünüz olsun, dilediğiniz aktivitelere katılın, harcayın, yiyin, için, gezin yine de bunların altında yatan haz arayışından başka bir şey değildir.


Son olarak “az şikayet çok mutluluk getirir”. Hayattan sürekli şikayet etmek, mağdur veya ezik rolü oynamak kişinin en fazla kendine zarardır. Başına gelen her olumsuz duruma bir takım kılıflar bulmak, yaşam başarısızlığı ve yetersizliğine bağlı mutsuzluğu için kişileri ya da olayları suçlamak, yani kendini kendi yaşamından sorumlu tutmadan sürekli bir ajitasyon hâli, kişiyi dâimi mutsuzluğa sürüklemekten başka bir işe yaramayacaktır. O nedenle sürekli "iyi hâl" dediğimiz kavram aslında kişinin yaşamını her hâliyle ne kadar sorumluluğunu aldığıyla alakalıdır. Kötü olaylardan ve başarısızlıklardan hatta hastalıklardan bile ders almak, her şeye yeni bir tecrübe ve yaşam deneyimi olarak bakabilmek, mücadele ve hayata karşı dik duruş, kişiyi hem güçlü hem mutlu edecektir.


Nermin ELMAS


133 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Oblomovluk

EĞİTİMLİK

eğitimi düşünen blog

bottom of page