top of page

Yeni Nesil...

Son dönemlerde hayatımıza giren bir kelime grubu. Boşluğu istediğiniz gibi doldurabilirsiniz.

Bir eğitimci olarak ben, aklımıza ilk gelenden bahsediyim: Yeni nesil soru.

Bilmeyenler için temel mantığı şu:


Siz çocuklara alanınıza göre bilgileri öğretiyorsunuz. Bu bilgiler çocukların karşısına bariz bir şekilde çıkmıyor da hikâyelerin arasına saklanıyor. Eğer öğrenci okuduğunu anlayabiliyorsa, metni yorumlayabiliyorsa, istenilen bilgiyi o hikâyenin arasından çıkarabiliyorsa soruyu çözebiliyor. Somutlayacak olursak sana hipotenüsü sormuyor da evin duvarına merdiven dayadık haydi o merdivenin boyunu ölçelim diyor. İşin özünü anlatabildiysem devam edeyim.


Şimdi bu yeni nesil soruları çözmek için bizlerin yönlendirmesi de farklı oluyor.  Daha çok kitap okumalarını, empati kurmalarını istiyoruz.  Metni tamamlamalarını, sen olsaydın ne yapardın diye sormayı, "haydi bakalım sana verileni boz, değiştir, yeniden yap” demeyi tercih ediyoruz.

Amacımız algı düzeyini artırmak, farklı bakış açıları kazandırmak. 


Yeni nesil soru, yeni nesil öğrenciyi beraberinde getiriyor. Hâl böyleyken doğar doymaz eline tablet tutuşturulan bizim çocuklar, yeni nesil soruları görünce afallıyor. Kitap okumaya entel algısı yapıştırdığımızdan beri o tabuyu kırmak bize düşüyor ve lise çağına gelmiş bir öğrenci için de bu değişim süreci kolay olmuyor.


Tek tuşla her şeye ulaşan çocuğa el becerisi gerektiren bir iş verdiğimizde donakalıyor.  Haydi düşün deyince panikliyor. Aslında çok basit bir mantıkla üstesinden geleceği şeyi yapamıyor, çünkü öyle bir korkusu var ki yapmayı denemiyor bile.

“Ben yapamam” işin en kolay yolu. Ama işin sonunda yaptırım da var.  İşte o anda yeni nesil veli devreye giriyor.


Yapılamayan ödevler ertesi gün muhteşem bir olgun zihnin ürünü olarak karşımıza geliyor.

Ödev veriyoruz, çocuklardan önce velilere mesaj atıyoruz. Veliler ödev listesi tutuyor.  Deney yapacağız, malzeme listesi paylaştırıyoruz. Her şeyi veli hazırlayıp öğrencinin çantasına koyuyor. Sonra bir mesaj:

“Hocam malzemeleri çantasının ön gözüne koydum, oradan alabilirsiniz” (?!?)


Peki istediğimiz bu mu? 

Biz gerçekten muhteşem ödevler mi istiyoruz?

O malzemeleri verme sebebimiz sorunsuz bir deney yapmak mı?

Acaba amacımız öğrencileri sürece dahil etmek olabilir mi? (Velileri demiyorum dikkat edin) Yaparak yaşayarak öğrensinler istiyor olabilir miyiz?  Getirecekleri birkaç malzemenin aslında sorumluluk duygusunu besliyor olabileceğini düşündünüz mü? 

“Yapmam gerekiyor” bilincini oluşturmak için illâ velileri mi dürtmek gerekiyor?


Okul-öğrenci-veli iş birliğinin önemi aşikâr. Ancak siz denklemden öğrenciyi çekip o yükü okula ve veliye yıkarsanız başarısızlık duvarına sertçe toslarsınız. Eğitim gerçekten ekip işi.

Herkes üstüne düşeni yaptığı sürece hayal edilen noktaya ulaşmak keyifli bir yolculuk oluyor. 

O yolculukta da yeni nesil ne gelirse gelsin baş edebiliyorlar inanın.

Bu süreçte öğrendiğim bir şey var.

Öğretmen çocuğun dünyasını besler, öğrenci o dünyada kendine bir hayal inşa eder, veli de o hayalin yapımında gereken desteği verirse muazzam şeyler olacak.

Birbirimizin hayalini beslemek zorundayız.

Birbirimizin alanına girmeden, birbirimizi severek ve kollayarak ama sorumluluklarımızı yerine getirerek başarıyla kucaklaşmak mümkün.

Yeter ki üstümüze düşeni yapıp hayallerimizi bahanelere kurban etmeyelim.


Hilal KUZENCİK


77 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

EĞİTİMLİK

eğitimi düşünen blog

bottom of page