top of page

Geleceği Kodlayanlar

Güncelleme tarihi: 22 Nis 2022

Yıllar önce Öğretmen 2.0 kitabıyla tanıdığım, özellikle bugünlerde, geleceğe ne kadar ışık tuttuğunu daha iyi anladığım, öğretmenin rolünün değişim ve dönüşüm boyutuyla; yenilikçi öğretmenin teknolojiye uyumu konusunda yol gösterici olmuştu bana, öğrenme yolculuğumda o kitap…


Geleceği Kodlayanlar kitabı da çocuklarımızı yaşama hazırlarken bugüne ilişkin daha gerçekçi adımlar atabilmek adına düşündüren, iç görümüzü zenginleştiren etkili bir kitap diyerek başlamak istiyorum Burcu AYBAT’ın son kitabıyla ilgili aldığım notlara...

İnovasyon tanımıyla başlıyor Geleceği Kodlayanlar. Kao’nun “kişilerin ya da ulusların sürekli arzu ettikleri geleceği yaratma becerisi” olarak tanımladığı inovasyon, eğitimciler açısında yenilikçilik, yaratıcılık, öncülük, orijinallik ve girişimcilik; problem çözme, güç verme, farklı fikirleri birleştirme, kaynaklar yaratma, geliştirme, dönüştürme kelimeleriyle tanımlanmış. Öğrencilerin inovatif düşünme becerileri kazanmalarında öğretmenlerin rol model olarak, inovasyon ekosistemi oluşturmasında sebat, empati ve işbirliği kavramlarının altı çizilmiş. Çocukların ilgi alanlarını destekleyen tasarımlar geliştirip müfredata değil öğrenmeye odaklanmanın önemine vurguyla, inovasyon kültürü oluşturmanın gerekliliği anlatılmış. Bölüm sonunda Kadir Can Kırkoyun’un öyküsü çok önemli. Bugünün çocuğu nasıl düşünüyor, okula bakış açıcı nasıl; öğretmenler olarak bunu sorgulamak adına çok değerli bir röportaj olmuş…


İkinci bölüm, liderlik kısmında yine Z kuşağının beklentileri, yaşadıkları çevresel şartların değişmesiyle birlikte çeşitlenen ilgileri, merakları, topluma bakışları özetlenirken, onların girişimcilik ruhları, merak ve liderlik özelliklerinin nasıl desteklenmesi gerektiğinin de ipuçları verilmiş. "Sebatla çalışan kazanır" çok önemli bir dipnot bence. Bir şeyi istemek, onun için çalışmak, sebat etmek, kendini adamak, zorlukların üstesinden gelebilecek cesaretle ilerlemek, en önemlisi hatalardan yılgınlık duymadan, başarısızlıkları öğrenme fırsatına çevirmek hepimiz için çok önemli cümleler kitapta… Her şeyde olduğu gibi liderliğin de öğrenilebilir olduğuna çok katılıyorum. Okulların öğrenme fırsatları yaratan kurumlar olması fikri, bu kitapta çok destekleniyor.


Önemli olan merak, motivasyon ve öğrenme isteğinin erken yaşlarda desteklenerek Carol Dweck “zeka yerine çabayı övün” görüşünden hareketle bu gücün hissettirilmesi; çocukların güçlü yönlerinde farkındalık, kendilerini değerlendirmeye yönelik bakış açısı kazandırarak, liderliğin iyi kurgulandığı bir okulda yetiştirilmesi gerekir diyor kitapta. Bu bölüm sonunda yer alan İrem Özturan'ın röportajında sanatla ilgisi başarısı bize ışık tutarken okulla ilgili söylemleri düşündürücü oluyor…


Diğer bölümde düşünme biçimi olarak yaratıcılığı oluşturan şartlar üzerinde durulurken hayal gücü ve inovasyon arasındaki bağlantı kuruluyor. Bunun için sınıfta yine rol model olup, çocukları takdir etmenin, geri bildirim vermenin önemi aktarılmış. Ayrıca Claxton’un öğrenme gücü kavramı, başarısızlık korkusu olmadan zorluklarla baş edebilen çocuklar için öğrenme kasını geliştirme ve temel öğrenme mizaçları üzerinde duruluyor. Bu bölümde bir diğer önemli konu oyunla ilgili. Oyun oynarken edinilen problem çözme, çatışma ile başa çıkma, yaratıcılık ve pek çok becerinin aktive edilmesi aktarılarak yaratıcı düşünme becerilerini destekleyen çok güzel etkinlik örnekleri sunulmuş. Öğretim tasarımı yaparken “yaratıcı şekilde öğretmek” ve “yaratıcılık için öğretmek” nasıl olur/un cevaplarını da buluyoruz ayrıca… Çocukları desteklerken geri bildirimin önemi ve dili Grant Wiggins’in yedi anahtar özelliğiyle açıklanırken yaratıcı çocukların öğretmeni olmak için kendimize sormamız gereken o önemli soru, “Kendi sınıfımda öğrenen olmak ister miydim?” sorusu okurken düşündürücü… Bölüm sonunda yine maker öğretmenlerle öğrencilerde geliştirmek için hangi beceriler üzerine yoğunlaşmamız gerektiğiyle ilgili muhteşem bir ropörtajı var Mehmet Özdemir, Bahadır Özdemir ve Utku Öztekin’in.


Dördüncü bölümde öğrencilerin inovatif olması için geliştirilmesi gereken özellikler sıralanırken soru sormanın gücü üzerinde durulmuş. İnovasyon için sürekli öğrenen bir zihin yapısı, problem durumlarında getirilebilecek inovatif çözümler örneklenirken gerçek hayatta karşılaşılan problemlerden ve örnek olay incelemelerinden yola çıkılabileceğinin altı çizilmiş. Yine Profesör Clayton’un modelinden yola çıkarak okulumuzu yenilikçi bir bakış açısıyla tekrar tasarlamanın gerekliliği, Wulfen’in inovasoyon modeliyle sürecin nasıl olabileceği konusunda fikir oluşturmuş. Tasarım odaklı düşünmenin özellikleriyle insan odaklı tasarım sürecinde empatinin önemi bir kez daha vurgulamış. Bu bölümde bize yol gösteren tasarım odaklı düşünme örneklemeleri kendi fikirlerimizi de kurgulama konusunda ilham verici olmuş. Bir diğer nokta okullarda ve sınıflarda inovasyon kültürünü geliştirmek için işbirliği ve takım çalışmasının önemi, güven duygusunun yaratacağı etki, verilen ısınma etkinlikleriyle pekiştirilmiş. Bu bölüm sonunda da Ali Ercan Özgür ve Esra Arslan’ın sosyal inovasyon çalışmasında ihtiyaçların odağa alındığı, ihtiyaç haritası projesi röportajı gelecek için mükemmel olmayı beklemeden ne kadar çok çalışmamız gerektiğini hatırlatıyor bizlere…


“Dünyada tek bir mesele yok aslında. Şehirleşme, yoksulluk, gıda kıtlığı, iklim değişikliği. Bunlar dünyanın, hepimizin hayatına etki eden sorunlar. Afetler, göç, temiz suya erişim, hijyen gibi çok büyük sorunlarla her gün karşı karşıyayız. Bu konularda duyarlı olmamız gerekiyor. Zor bir dünya bizi bekliyor. Gençlere en önemli tavsiyem etraflarına bakıp yaşanan sorunların farkında olmaları ve bu konularda duyarlılık göstermeleri. Şu anda onlarda en çok aradığımız ise değerlerine sahip çıkmaları”…


Beşinci bölüm, Prof. Dr. Ziya Selçuk’un “Ben öğrenmede öğrenci ve öğretmen arasındaki iletişimin kalitesine bakarım” sözüyle başlayarak değişimin öncülüğü konusunda motive ediyor. Değişim öncülüğü için kaliteli iletişimin önemi, arada bağ kurmanın teknolojiden çok daha gerekli olduğu vurgulanıyor. Bunun için yine sınıf içi iklim ve yetkilendirme Poul Solarz’ın Give me five stratejisiyle açıklanarak öğrencileri yetkilendirmenin etkili yolları aktarılıyor. Farklı düşünen bireylerle yaşadığımız ve çalıştığımız için sınıf içinde de farklı düşüncelere açık olmak, çatışma durumlarında çözüm sağlayıcı olmak konusunda uzlaşı taktikleri de sunuyor. Yeni neslin merakı, İKEA etkisi üzerinden, adım adım maker öğrencileri nasıl yaratabiliriz sorusunun cevabını da buluyoruz bu bölümde. Bölüm sonunda Genç Başarı Eğitim Vakfı Genel Müdürü Seçil Çelebi’nin röportajı girişimcilik ruhunun okullarda nasıl desteklendiğine yönelik yapılan örnek çalışmaları içeriyor.


Son bölüm çocuklarımızın meraklı olmalarını nasıl sağlayacağımızın ipuçlarını sunuyor alt mesajlarla… Geleceği kodlayanların dünyasında Amy Wilkinson’un yaptığı araştırmaların ilginç sonuçları ve yaratıcı, girişimci bireylerin özelliklerinin neler olduğunu aktarıyor bize. Girişimcilik hakkında mitler, girişimciliğin temel ögeleri ve özelikleri, girişimcilerin ihtiyaçları konusunda fikir veriyor. Bölüm sonunda Prof. Erhan Erkut’un girişimciliğin nasıl geliştirilebileceğine yönelik aydınlatıcı röportajı ilham oluyor hepimize...


Özetle, inovasyon üreten bir nesil oluşturma yolunda bizleri bilgilendiren, motive eden, yol gösteren, keyifle okunacak, ilgi çekici, içeriği çok akıcı, sıcacık dolu dolu bir kitap…


“Siz öğrenmeye meraklı değilseniz öğrenmeye meraklı bir nesil nasıl yetiştirebilirsiniz ki?" diye soruyordu kitapta (s.34)…


Eğitimde bir şeylerin değişmesini istiyorsak, eğitime dört elle sarılmalıyız. Başka yol mümkün değil…


Faydalananı çok olması dileğiyle…


Yazarına sonsuz teşekkürle…


“Kurbanlar değişim yaratamazlar”

(John Izzo, kitaptan s.35)


Nermin ELMAS



153 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

EĞİTİMLİK

eğitimi düşünen blog

bottom of page