top of page

Korkmasaydın Ne Yapardın?

Güncelleme tarihi: 23 Mar 2020

“Bana anlatma sakın Riske girseydin eğer Yola çıksaydın eğer Neler yapardın neler Bana anlatma sakın Yelken açsaydın eğer Özgür olsaydın eğer Neler yapardın neler


Sen iskeleye bağlı Fırtınalardan yoksun Tatlı rüzgâra razı”


Herkesin, bahaneleri ne için kullandığını düşünüyorsunuz? Evet, konfor alanından çıkmamak için. Sevgili Bahar Eriş’in en son çıkan “Korkmasaydın Ne Yapardın?” kitabı bana Candan Erçetin’in yukarıda yazdığım “Anlatma Sakın” adlı şarkısının sözlerini hatırlattı. Yıllar önce bir sanatçının şarkı sözünde hissettiğim duyguları bugün bir eğitimcinin kitabında yeniden hissettim.

Kitap geçen sene eylül ayında Alfa Yayınevi aracılığıyla okurlarıyla buluşur. Yazarımız bir eğitimcidir, ancak bu kitabında eğitimci kimliğini bir kenara koyarak belli konulardaki düşüncelerini ve deneyimlerini okuyucularına aktarır. Zaten sohbet havasında, sıkmadan bir çırpıda okunabilecek güzel bir kitap. Özellikle içinde bulunduğumuz karantina döneminde değerlendirilebilecek en güzel kitaplardan biri olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim, sevgiyle okumanızı öneririm.


Gerçek hikâyelerin, önemli alıntıların bolca olduğu ve yazarımızın deneyimlerini sunduğu kısa kısa bölümlerden oluşuyor. Son bölümüne yakın “Ailelere Serpme Kahvaltı Tadında Öneriler” başlığı altında 24 madde halinde önerileri de mevcut. Burada objektif davranamayıp en çok beğendiğim bölümleri yazmak isterim:

  • İnsan Bir Ömür İçinde Kaç Kez Doğar?

  • Uç Benim Tatlı Kızım, Düşersen Yanındayım

  • Her An “Yeni Bir Sen”e Gebedir

  • Tutkun İçin Evlere Temizliğe Gider miydin?

  • Hak Etmek mi, Hak Aramak mı Hak görmek mi?

  • Gir Bak İçeride Hem Bahar Hem Güz


Gelelim kitabımızın ismine, “Korkmasaydın Ne Yapardın?” birçok cevaba gebe olan bir soru, çok da çarpıcı nokta, insan okur okumaz nelerden korktum ve ne/neler yapmadım diye düşünmeden edemiyor. Sanki film şeridi gibi geçiyor gözümüzün önünden korkudan vazgeçtiklerimiz. İçimizden kendimize sorduğumuz soruyu bir de yazarımız bize yöneltiyor: “Girdiğimiz savaşlar mıydı bizi daha çok yaralayan, yoksa kaçtıklarımız mı?”


“Hatalar, tökezlemeler, düşmeler, bocalamalar, titremeler, terlemeler, yanlış yola sapmalar, yaralar, kusurlar… Hepsi, büyümenin bedelleri. Hepsi cesaret izleri. Hepsi bir şey anlatıyor.

Derin doğum çatlakların “Yeni bir can dünyaya getirecek kadar cesurdun” diyor. Defalarca kırılan kalbin “Defalarca sevecek kadar cesurdun” diyor. Var gücüyle çalışmaya devam eden yorgun bedenin, “Onurlu yaşamak cesaret ister” diyor. Dev bir salonu dolduran yüzlerce insanın karşısına çıkarken titreyen dizlerin, “Kaygına rağmen yolundan dönmemek cesaret ister” diyor.”


Zaten cesaret hiçbir şeyden korkmamak değildir ki, cesaret korkmana rağmen hatta tir tir titremene rağmen korkunun üzerine gidip onunla yüzleşmektir. Gerçek cesaret budur. Size bir sır vereyim: Tehlikenin kalbi en güvenli yerdir.


Çevremizdeki insanlar her zaman neyi yapamayacağımızı söyler ve söylemeye devam edecekler. Ancak hayatımızı yücelten de mahveden de bizleriz. Çünkü hayatımızın sorumluluğu bizde, bu hayat bizim, öyleyse tercih ve takdir de bizim. Kimseye sizin neyi yapamayacağınızı söylemesine izin vermeyin, çünkü bunu sizden daha iyi kimse bilemez. Sevgili Bahar Eriş’in dediği gibi “Siz en iyisi kendi renkleri, kendi mevsimleri, kendi seçenekleri, kendi doğrularıyla sınırlandırmaya çalışanlara şüpheyle yaklaşın.”


Bahara girdiğimiz şu güzel günlerde evde kalmak zor ama senin başardığın hiçbir şey kolay olmadı, evde kal TÜRKİYEM...


Fatma KÖSE


274 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

EĞİTİMLİK

eğitimi düşünen blog

bottom of page