top of page

Matematik Kaygısı

Matematiğe olan kaygı şüphesiz gerçektir. Çocuğunuzun bu durumdan uzak durmasına nasıl yardımcı olabilirsiniz?

Çocuklara matematik öğretmek bir ders kitabı gerektirmez. (LA Johnson/NPR)
Çocuklara matematik öğretmek bir ders kitabı gerektirmez. (LA Johnson/NPR)

Matematik sizi de biraz gergin hissettirmiyor mu? Evet, büyük çoğunluktasınız.


“Sayı korkusu” ifadesi 1950’lerde bazı araştırmacılar tarafından türetildi. Bazı tahminlere göre, Amerikalıların yüzde 93’ü bir noktaya kadar matematik kaygısını hissediyor.


2012’de lise öğrencilerinin yaklaşık yüzde 30’u matematik problemleri çözerken kendilerini “çaresiz” hissettiklerini söylediler.


Stanford Üniversitesi profesörü Jo Boaler, birçok insan için matematik korkusunun kaynağının, ilkokula ve özellikle de sınırlı zamanlı sınavlara ve zoraki ezber yapmaya kadar uzanabildiğini söylüyor. Ayrıca Boaler, son zamanlarda sinirbilimcilerin matematik kaygısı olan insanlar için, onların yılan ve örümcek gördüklerinde olduğu gibi beyinlerinde bir korku merkezinin oluştuğunu ve böylece beynin sorun çözme merkezinin kapandığını ortaya koyduklarını da söylüyor.


Ancak biz ebeveyn olarak çocuklarımızın matematiğe karşı bu yaklaşımını geliştirmek için ne yapabiliriz?


‘Sesame Atölyesi’, müfredat ve içerik kıdemli başkan yardımcısı olan Rosemarie Truglio ile bir şeyler öğrenmek için bir araya geldik.


Truglio, matematiğin ‘her şey’ olduğunu söylüyor. O, yaptığımız her şeyin içindedir. Bu yüzden birazcık farkındalıkla, günlük aktiviteler yaparak, çocuğunuzla oyun oynayarak ve onunla etkileşim kurarak aşırı baskı olmadan onları matematik kavramına alıştırabileceğinizi de ekliyor. Ancak bunu yapmak için bazı ince ayrıntılar da var. Birincisi:


1. Kendi matematik kaygınızın çocuğunuzu geride bırakmasına izin vermeyin.

Matematik kaygısı tüm dünyada gerçek bir olgudur. Ancak o fırsat eşitliği değildir. Klişelere, ırka ve özellikle cinsiyete bağlıdır. Bir araştırma, annelerin bu duyguyu çocuklarına özellikle de kız çocuklarına aktarmaya eğilimli olduklarını gösteriyor.


Truglio, bunun anlamının “matematik hakkında konuşurken kendimizi kontrol etmek zorundayız” demek olduğunu söylüyor. Boaler ve Truglio, çocuklarımıza asla “Ben matematikte kötüyüm,” “Matematiği sevmiyorum” veya “Senin yaşında matematikte hiç iyi değildim” gibi ifadelerde bulunmamamız gerektiği konusunda hemfikirler.


Boaler, “Çocuklar bu mesajı aldıklarında, matematikteki başarıları aniden düşüşe geçer” diyor. “Ve bu özellikle annelerde ve kız çocuklarda görülüyor.”


“Bazen numara yapmak zorunda kalabilirsiniz” diye de ekliyor.


2. Günlük aktiviteleri yaparken matematik hakkında konuşun.

Sudha Swaminathan, Doğu Connecticut Eyalet Üniversitesi’nde erken çocukluk eğitim profesörüdür.

O, matematikte başarılı olan çocukların en sıradan anlarda bile matematiğe dikkat çeken ebeveynlere sahip olduklarını söylüyor. Örneğin, “Onlardan kitaplarını çantalarına koymalarını istiyorsunuz. Sığmıyor mu? Neden sığmıyor? Kitap çok uzun olduğu için mi? Çok büyük olduğu için mi?”


Swaminathan, “Siz böyle yaparak onları sadece ölçme kavramıyla değil, ayrıca bir matematik süreci olan problem çözmeyle de tanıştırıyorsunuz” diyor.


Aynı şekilde, Truglio çocuklarla birlikte bir şarkıyı önce daha hızlı şekilde ve daha sonra yavaşlayarak söylemeyi öneriyor. “Bunlar ilişkisel kavramlar – ritimle ilgili matematik kelimeleridir.” Veya sofrayı kurmaya çalışmak: Onların doğru çatal sayısını tahmin etmelerini sağlayın ve ardından kontrol edin.


Boaler’in tavsiyesi görsel modellere dikkat etmektir. “Çocukların bakmalarını ve düşünmelerini sağlayın – çit direklerinde ve çiçeklerde desenler görebilirler.”


Çocuklar büyüdükçe, olanaklar da artar. Takvimler, zamanlayıcılar, para, haritalar, çizim, ölçüm, el sanatları… Bunlar matematiği konuşmak için tüm şanslardır.


3. Matematikle oynayın – masa oyunları, kart oyunları, bulmacalar ve daha fazlası.

Bir araştırma, ebeveynlerin yalnızca oyun oynadıklarında dahi, onların derin kavramları çocuklardan uzaklaştırmada öğretmenlerden bile daha iyi olduklarını ortaya koydu.


Bloklar, yapbozlar, kart oyunları ve video oyunlarının bile bazı araştırma destekleri var. Ve masa oyunları bu alanda en özel yıldızlardır. Araştırmalar, çocuklar zarlı ve numaralı karelerle olan oyunları ne kadar çok oynarsa – Chutes and Ladders gibi –, onların temel matematik becerilerinin o kadar iyi hale geldiğini göstermiştir.


4. Doğru ve yanlış cevapların ötesine geçin.

Swaminathan, “Ebeveynlerin yapmaması gerektiğini söyleyeceğim tek şey evde adeta bir öğretmen olmaktır” diyor.


“Çocuğunuzu sürekli sınav yapmaktan kaçının veya onları ödevlere boğmayın ve Allah aşkına bilgi kartlarını bir kenara koyun” diye ekliyor. “Arkadaşlarımızla oynarken sürekli onlara ‘bu ne şekli?’ diye sormuyoruz.” Swaminathan, bunun yerine gerçek, açık uçlu sorular sormamızı söylüyor.


Çocuğunuzla yuvarlak bir masada oturduğunuzu varsayalım. “Bu masanın şekli ne?” diye sorabilirsiniz ancak siz zaten cevabı biliyorsunuz ve çocuğunuz da bunu bildiğinizi biliyor. Swaminathan, daha iyi iki soru öneriyor: “Masamız için neden daire demeyi seçtin?” veya “Bu masanın yuvarlak olduğunu nereden biliyorsun?”


Bunlar birkaç sebepten ötürü gerçekten iyi sorulardır. İlk olarak, onlar gerçekten özgündür.

Swaminathan, ebeveynlerin doğal olarak hem çocuklarının neyi bildiğiyle hem de ne düşündükleriyle ilgili olduklarını söylüyor. Açık uçlu sorular, sizi çocuklarınıza yaklaştıran gerçek konuşmaları başlatabilir.


İkinci olarak, bu sorular çocukların düşüncelerini yüksek sesle ifade etmeleri için onları harekete geçirir. Bu, bireyin öğrenmeyi öğrenmesi - üst biliş olarak bilinen temel bir beceri olan kendi düşünme süreçlerini değerlendirmelerini sağlar. Bu da, örneğin şekillerin özelliklerini tartışmalarını ve düşünmelerini sağlar. “Bu, onların o daireye bir kez daha bakmalarını ve ‘bu kıvrımlı, diğerinin ise kenarı keskin hissettiriyor’ demelerini sağlayacak.”


Peki, açık uçlu soruların iyi bir fikir olmasının üçüncü sebebi nedir? Onların doğru ya da yanlış cevapları yoktur.


Bunun önemli olmasının nedeni matematik kaygısının köküne dönüşün olmasıdır. Boaler’in de tanımladığı üzere, birçok öğrenci verilerin ve formüllerin zorlayıcı ezberine odaklanan matematik öğretimine kendilerini kapatabilirler. Onu stresli ve “sığ” bulurlar. Boaler, gelişim odaklı bir zihinle birlikte matematik sevgisini de aşılamayı öneriyor; diğer bir deyişle, çaba ve deneyimle bir insanın becerilerini geliştirmenin mümkün olduğu anlayışı.


Ancak Truglio, ister çocuklarınız okul öncesinde bloklarla birlikte olsun, ister lisede hesaplamalarla boğuşuyor olsun, evlerinin ‘hata yapma korkusunun’ olmadığı güvenli bir yer olması gerektiğini söylüyor. “Esas olarak çocuklar böyle öğrenir.”


Bu dersin gerçekten anlaşılmasını istiyorsanız, Swaminathan sizin kasten bir hata yapıp, böylece çocuğunuza sizi düzeltmesi için bir şans verebileceğinizi söylüyor.


Daha geniş anlamıyla, matematik kaygısı olan ebeveynler için, çocuk yetiştirmek onlara bir şeylere yeniden başlama şansı tanır. Dünyayı onların gözünden deneyimlemeyi deneyebilirsiniz: matematikten oluşan ve merak dolu bir dünya.

Yazarlar: Anya Kamenetz ve Cory Turner

Çeviri: Rüveyda Uzunoğlu

Math Anxiety Is Real. Here's How To Help Your Child Avoid It

Originally published © Kqed.org/mindshift

Link: https://www.kqed.org/mindshift/56637/math-anxiety-is-real-heres-how-to-help-your-child-avoid-it


338 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

ÖĞRETMENİM

EĞİTİMLİK

eğitimi düşünen blog

bottom of page