top of page

Rüzgârı Dizginleyen Çocuk

Rüzgârı Dizginleyen Çocuk, 2002 yılında yaşanmış gerçek bir hikâyeden beyaz perdeye uyarlanır. 25 Ocak 2019’da gösterime giren, yaklaşık 2 saat kadar süren, 13 yaş ve üzerinin izleyebileceği Netflix yapımı etkileyici bir filmdir. Oscar ödüllü “12 Yıllık Esaret” filminden tanıdığımız İngiliz oyuncu Chiwetel Ejiofor (Trywell) filmin yönetmen koltuğunda oturmasıyla birlikte oyuncu kadrosunda da yerini alır. Öğrenmeyi seven küçük kahraman William ise Maxwel Simba ile hayat buluyor. Dram türünde olan film, ilham verici nitelikte olmasıyla birlikte duygusal anlamda da sizi içine alabiliyor. Kimi sahnelerinde geçen derin sessizliklerin hissettirdiği duyguları tanımlamak mümkün değil. Oralarda kelimelere ihtiyaç yok. Zaten Chiwetel Ejiofor âdeta gözleriyle oynayan profesyonel bir oyuncudur.

“Bu makine hakkında çok kafa yordum William. Seni hem ileriye taşıyacak hem de burada tutacak bir şey. Bu makineyi görüp seni düşünmeyen olmayacak. Herkes seni hatırlayacak. O yüzden nerede olursan ol. Okula git.


Küçük bir köy olan Malavi’de Trywell’dan “Şimdilik sadece bir öğün yemek yiyebiliriz, hangi öğün olsun?” diye gelen soruyla köyde yaşanan yoksulluğun ve çaresizliğin ne denli büyük olduğunu tüylerimiz diken diken olacak şekilde hissederiz. Geçimini tarımla sağlayan köy halkı, yağmurun yağmamasıyla tarladan hasat elde edemez durum böyleyken oluşan kıtlık köyle birlikte William’ın da kapsını çalar. William ve ailesinin her bir bireyi, kıtlığın getirdiği ağır sorumluluğu ayrı ayrı taşımak zorunda kalır. Babasının ve köy halkının kıtlıktan kurtulmak için verdiği tüm mücadele, devlet yetkililerinin görevlerini kötüye kullanması üzerine sonuçsuz kalır. Ve umutsuzluk köyde her yeri sarar.


Ailenin en küçük üyesi olan William okul taksitlerini ödeyemeyip okuldan atılınca yaşamlarında iyi gitmeyen durumun farkına ilk kez varabilmişti. Ancak şanslıydı ki okuldan atılmadan önce derste dikkatini çeken ve şimdi tam da işlerine yarayacak bir konu vardı: Enerji. Okula girmesi yasaklanan William’ın tek isteği kütüphaneye girebilmek ve enerjiyi nasıl kullanabileceğini kitaplardan okuyup öğrenmekti. Eğer bunu öğrenebilirse ailesini ve köyünü bu zor durumdan kurtarmanın yolunu bulacaktı. Usulsüz de olsa kütüphaneye girmenin yolunu bulup araştırmaya koyulmuştu çoktan. Zihnine hücum eden tek düşünce rüzgâr gülünden elektrik üretip su pompasını çalışır hâle getirebilmekti. Böylelikle tarlalarına su gelecek ve ekim yapabileceklerdi. Çöplükten ve hurdadan bulduğu ne kadar araç gereç varsa hepsini toplayıp bir araya getirdi fakat bunlar yeterli değildi. En büyük eksik parça ise babasının bisikletindeydi, ancak bisikleti alabilmesi hiç de kolay olmayacaktı. Acaba William içindeki bu istekle kapalı kapıları aralayıp, köyüne su getirmeyi başarabilecek miydi?


En nihayetinde film bizi sorgulamaya götürmeyi başarabiliyor, elimizde olanların kıymetini bizlere yeniden hatırlatıp ve en çok da gençlere ilham veriyor. Bilginin önemini daha yoğun hissettiğimiz şu günlerde, üretmenin ancak bilgiyle mümkün olabileceğini vurgulayan ve tam da yine bu dönemde izlenmesi gereken ismiyle özdeşleşmiş güzel bir film. Ayrıca bu süreci kendisinin de anlattığı Ted konuşması da mevcuttur. Dinlemek isteyenler için konuşmanın linkini ve filmin fragmanını aşağıya bırakıyorum. Bilgiyle kalın, iyi seyirler…


Fatma KÖSE



352 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

EĞİTİMLİK

eğitimi düşünen blog

bottom of page