top of page

Toprak Dede İçin

Güncelleme tarihi: 3 Mar 2020

“Olanın olmayana, bilenin bilmeyene borcu var bu dünyada.”

Hayrettin Karaca


Yaşamını doğaya adayan Hayrettin Karaca, geçtiğimiz ay 20 Ocak 2020’de o çok sevdiği toprağına kavuştu. Onu toprakla özdeşleştirip Toprak Dede ismini veren ülkeme baş sağlığı diliyorum. Onu anlatmak, doğaya olan sevgisini ve bu uğurda verdiği tüm çabalarını anlatmak, benim de ona olan borcumdur.


Toprak Dede’nin öyküsü 1922 senesinde Bandırma’da başlar. Çocukluğunun kasabada geçmesi, ona sosyal yaşamı da beraberinde getirir. Henüz altı buçuk yaşında babasının çorap imalathanesinde iplik sarar, çalışanlar sardığı iplikleri beğenir ve bu ona oldukça keyif verir. Ancak üç buçuk yaşından 16 yaşına kadar süren kekemelik sorunu vardır, bu durum onu epeyce zorlar. Bu zorluğu “Aklına bir şey geliyor, ifade edemiyorsun. Alay ediyorlar seninle kekemesin diye. Konuşmak ne kadar güzel bir şey biliyor musun? Konuşamamak ne kadar kötü, bilgini paylaşamıyorsun.” diye ifade eder. Aslında kekemeliği 16 yaşından sonra bitmez, onunla baş etmesini öğrenir. Mücadele ruhunu da burada kazanır. Eğitimine ise İstanbul’da Boğaziçi Lisesinde devam eder. “Başarılı bir öğrenci olamadım, hep ortalarda gezdim. Hayatımda sadece bir kere 10 aldım. Amacım sadece sınıfı geçmekti.” dese de Boğaziçi Lisesinin onu hayata hazırladığını ve verdiği kültürle hayatında çok başarılı olduğunu düşünür. Babasının isteği ile okuldan sonra işlerin başına geçer ve başarılı bir iş adamı olur. 1961 yılında Türkiye’nin ilk triko ihracatını yapmayı başarır. Sanayi mamulü ihracatı yaparak gerçekleştirdiği adımlarla Türkiye’nin dünyaya açılmasına katkı sağlar. Ancak onun gönlünde edebiyat ve doğa vardır. Bunlara kavuşmak için bir yol ayrımına girer ve şirketin yönetimini devredip hayallerinin yoluna gider.

Doğa sevgisi için der ki, “Bana hep soruyorlar, ne zamandan beri doğayı seviyorsun? Bir türlü cevap veremiyordum çünkü bunun cevabını bilmiyordum. Demek ki ana rahmine düştüğümden beri o da benim kalbime düştü.” Toprağın değerini bilip bunun her daim hakkını verdi ve bunu bizlere yaşamı boyunca hissettirdi. Mesajı hep kalbimizde: “Tüketmeyelim yaşatalım.” O, gözümüzün önüne hep kırmızı süveteri ile gelir. Birkaç kırmızı süveterini yıllarca değiştirip giyer, gömlek yakasını ters yüz eder ve ayakkabılarını yamalardı. “Param var ama harcamaya hakkım yok. Fazladan aldığınız her bir tüketim malzemesinin doğaya bedeli var.” diyerek tüketim kültürüne savaş açmıştı. İhtiyacımız olan tek şeyin eğitim, sağlık, doymak ve barınmak olduğunu her defasında yinelerdi. Yaşamak içinse yaşatacaktık suyu, havayı, toprağı ve doğayı. Ekosistem bizimle var olacaktı çünkü hepimiz birer parçasıydık doğanın…


Çevre ve doğayla ilgili yaptığı çalışmalarla “Alternatif Nobel Ödülü” olarak bilinen “Doğru Yaşam Ödülü”nü almış ve Birleşmiş Milletler tarafından “Orman Kahramanı” seçilmiştir. 34’ü yabancı olmak üzere toplam 52 ödül daha almıştı Toprak Dede’miz. Artık aramızda olmasa da sevgisi her daim kalbimizde, değerli sözleri ise hep aklımızda olacaktı. Arkasında doğayı seven ve koruyan bir neslin yanında iki miras daha bıraktı bizlere: Arboretum ve TEMA.


Arboretum, açık hava bitki müzesi anlamına gelir. Eskiden elma bahçesi olan arazilerini 1980 senesinde Türkiye’nin ilk bitki müzesine çevirir. Yalova’da kurulan Arboretum’a Türkiye’nin dört bir yanından ve dünyanın çeşitli yerlerinden binlerce bitki tohumu getirir. Ünlü Arboretumlar arasında yer alır ve dünyanın 15. Arboretum Ödülü’ne layık görülür. Aynı zamanda 135 bin metrekarelik alanda 16 bin üzeri otsu ve odunsu türü barındıran Avrupa’nın en büyük bahçesidir. Doğaya ve insanlığa çok şey katan Toprak Dede’nin bu mirası hepimize emanet. Karaca Arboretum’u ziyaret ederek hem çocuklarımızın hem de öğrencilerimizin ağaçları tanımasına ve doğayı sevmesine fırsat oluşturabilirsiniz.


TEMA (Türkiye Erozyonla Mücadele, Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı), bir halk hareketidir ve amacı toprağı korumaktır. Toprağa gönül vermiş iki insan Hayrettin Karaca ve Nihat Gökyiğit’in çabalarıyla 11 Eylül 1992’de kurulur. Adı ilk başta “Türkiye Erozyonla Mücadele ve Ağaçlandırma” iken daha sonra Hayrettin Karaca’nın araya sokuşturmasıyla adına “Doğal Varlıkları Koruma Vakfı” ibaresi de eklenir. Dikkat ederseniz amaç sadece toprağı koruma ve ağaçlandırma değil; doğal olan bütün varlıkları havayı, suyu korumaktır. Arboretum için bitkileri araştırmaya gittiğinde üst toprağın yok olduğunu fark eder ve bunun da ancak ağaçlandırma ile önüne geçilebileceğini bilen Toprak Dede “Türkiye çöl olmasın.” sloganıyla gündeme gelmişti. Tek amacı ise toplumda çevre bilinci uyandırıp erozyonu önlemeye çalışmaktı. İlk defa 1993 yılında fidanların toprakla buluşmasıyla başladı. Ardından ekilen binlerce meşe palamutlarıyla hiç durmadı ve durmayacak. Minik, yavru, genç, mezun ve 81 ilde oluşan binlerce TEMA gönüllüsü, ilçe sorumluları ile bir çınar gibi büyüdü ve büyümeye devam ediyor.


Siz de TEMA VAKFI’nın sitesine (www.tema.org.tr) girerek TEMA gönüllüsü olabilir, bir fidan bağışlayabilir ya da çocukların ve gençlerin doğa eğitimi için bağış yapabilirsiniz.


O, toprak. Öğrencileri tohum. Onun toprağında yeşerecek, örselenebilen çiçek çocuklar değil meyve veren ulu ağaçlar olacaklar.

Güle güle Yaprak Dede, Ağaç Dede, Erozyon Dede, Toprak Dede…

Seni unutmayacağız…

Toprak Dede’nin sevgisini kalbinde hissedebilen herkese…

Doğayla kalın…


Fatma KÖSE


368 görüntüleme2 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

EĞİTİMLİK

eğitimi düşünen blog

bottom of page