top of page

Ümmiye Koçak ile Röportaj: “Hayat Okulunun Ne Kara Tahtası Ne Silgisi Vardır.”

Eğitimlik ekibinden Ahmet Demirci ve Süleyman Aksoy, Ümmiye Koçak ile bir telefon görüşmesi gerçekleştirdi. Kendisine yönelttiğimiz soruları tüm içtenliğiyle yanıtladığı ve bize vakit ayırdığı için müteşekkiriz.

Bir Kayseri Hatırası - 09.03.2020

TEDx konuşmanızda "Yılmadım, bıkmadan hep okudum. Hep okuyorum, hâlâ okuyacağım." ve "Üretmeyi, başarmayı, çalışmayı çok seviyorum." demiştiniz. Bu bağlamda sizdeki inanmışlığın ana kaynağını mizacınız mı, yoksa motivasyon mu oluşturuyor?

Yaradılışımdan, çocukluğumdan beri bunu çok seviyorum yavrum. Demek ki Allah vergisi bir yetenek. İçimden geldiği gibi davranan birisiyim, yapaylığı sevmiyorum. Orada o an hissettiklerimi konuştum. Şu an da aynısını hissediyorum. Çünkü mücadeleyi, çalışmayı, başarmayı çok seviyorum. Ta çocukluğumda başarmanın, insanları mutlu etmenin tadına vardım. Bu yüzden yaşadığım sürece bunu bırakmam mümkün değil. İnsanları mutlu etmek, çalışmak, mücadele etmek çok güzel. Emek verilen bir şeyin sonunda o emeğin mutluluğunu, o hissi tatmak çok güzel. Onun için ben bunu farkına vardım. Yaşadığım sürece de devam ettireceğim. Hâlâ okuyorum, hâlâ çalışıyorum, hâlâ mücadele ediyorum. Seviyorum güzel yavrum. İstediğim için ben çocukluğumdan beri böyleyim. Çocukluğumda benim köyümde okuma yazması olmadığı için kızların nişanlılarının, annelerin askerdeki çocuklarının mektuplarını okurdum. Onlar çok mutlu olurdu, çocukluğumda aşılandı bana bu. Çocukluk da unutulmuyor. İnsanların yüzünde, gözünde o mutluluğu gördüm. Ve hâlâ yaşadığım sürece devam ettirmek istiyorum.


Tiyatro yaygın bir deyişle insanı, insana, insanla, insanca anlatma sanatıdır. Bu açıdan bakılınca tiyatro sanatının insan hayatındaki iyileştirici ve yüzleştirici yönü sizce nedir?

Ben tiyatronun psikolojik yönden insanları değiştirdiğini anlamak için bu yola çıktım güzel yavrum. Hâlâ da aynı fikirdeyim. Benim tiyatronun T’sinden bile haberim yoktu. Çocuklardan gördüm. Çıkıp onlara sordum. Sonra köyümdeki yapılan yanlışları yazıp onlara seyrettirip aile olmak istedim. Sonra sonra tabii araştırıp kendimi geliştirdim ve tiyatronun gerçekten doğru bir seçim olduğunu, bunu geliştirmem gerektiğini düşündüm. Ama kadınların sesini, yanlışlarını kendilerine gösterebilmek için en doğru seçimin tiyatro olduğunun farkına vardım. Gerçekten tiyatro küçüklükten başlanmalı. Drama ile başlanmalı. Çocukların -küçüğünün de büyüğünün de- kafasına vurarak, şiddetle hiçbir şey anlatamayız. Sanatla, tiyatroyla, başka kimlikle. Ben bunun farkına 45 yaşında vardım. Nefes aldığım sürece bu farkı, başkalarına farkındalık olması için, bir kıvılcım olması için mücadele edeceğim, ediyorum da. İç sesimi dinliyorum, bu zamana kadar beni hiç yanıltmadı, inşallah bundan sonra da yanıltmaz.


Siz hayal kurmanın, yaratıcılığın, rol model olmanın önemine inanıyorsunuz. Bu görüşleriniz doğrultusunda eğitim-öğretimin nasıl şekillenmesi gerektiğini düşünüyorsunuz?

Eğitim bana göre o kadar ucu açık bir kelime ki… Çünkü çok felsefi, anlatılacak gibi değil. Oturup kalkmak da konuşmak da bir eğitim. Sadece okuma yazma ile olmuyor be yavrum. Eğitim o kadar çok ki… Her konuda eğitim verilmeli. Her konuda eğitim almalıyız. Her konuda kendimizi geliştirmeliyiz. Sadece okuma yazma ile iş bitmiyor yavrum. Sadece diploma adamı adam etmiyor. Ben çocukluğumda okuyamadım, okumanın anlamı bende çok büyük. Bana deseniz ki “Okusaydınız ne olurdunuz?” Ben okusam, diplomam olsa da gene aynı yaptıklarımı yapardım. Gerçekten önemli olan sanatla eğitimin aynı olması. Her yerde eğitime önem verilmeli. Tiyatroya önem verilmeli, okullarda olmalı. Dramalar çoğalmalı, anaokullarında da olmalı. Ben çocukların, yaşlıların -yaşı kaç olursa olsun- bilinçlensinler, kafalarında bir şey kalsın diye yanlışları kendi çapımda anlatmaya çalışıyorum. Tabii ki eğitim çok çok çok önemli benim için. Annelere hep şunu söylüyorum: “Çocuklarınızı yetiştirirken diplomaları olsun diye çok çalışmayın, çok güzel bir insan olmaları için mücadele edin. Yarış atı gibi görmeyin evlatlarınızı. Evet, belki diploması olmayabilir ama çok zekidir ve iş hayatında çok başarılı olabilir. İnsan olmadıktan sonra diploma nedir ki? Öncelikli vasfımız insan olmak, para kazanmak değil yavrum. Eğitimli bir birey olmak için hedef belirlemeliyiz kendimize. Eğitim çok önemli benim için.

Arslanköy Kadınlar Tiyatro Topluluğu'nun zorluklara rağmen bir araya gelmesini ve ayakta kalma kuvvetini sağlayan kilit taşı sizce nedir?

Benim ailemdir güzel yavrum. Aile kurumu o kadar güzel ve önemli ki… Elbette ben de etten, kemiktenim. Ben de kimi zaman eleştirilerle karşılaştım. Yaptığım işin zorluklarının farkında olarak ilerledim. En büyük destekçim eşim oldu. Çocuklarım dünyaya geldiğinde onlar da bana çok destek oldular. Aile birlikteliği… Oturuyorsun, konuşuyorsun, paylaşıyorsun, hayaller kuruyorsun. Benim en büyük desteğim ve moralim ailem. 1979’dan beri mutlu bir evliliğim var. Her şeyin başı aile. Eğer anne ve baba arasında bir iletişim kopukluğu varsa o durum çocuklara da yansır. Maalesef o aile de darmadağın olur ki bunu da çevremdeki gözlemlerim ile aktarmaktayım sizlere yavrucuğum.


Hayatınızı kendinize hedefler koyarak ve bu hedeflere ulaşmaya çalışarak geçirdiğinizi görmekteyiz. Bu serüvende ulaşmayı amaçladığınız en büyük hedef nedir?

Benim en büyük hedefim daha büyük kitlelere ulaşmak, ulaşmak, ulaşmak! Ulaşmak istediğim hedef o kadar çok ki… Afrika’nın, Yemen’in, dünyanın her yerine ulaşmak istiyorum. Ücra köşelerde kalmış insanlara bir mum ışığı olmak istiyorum. Onlara yaklaşmak ve rol model olmak istiyorum. Çünkü inanıyorum ki tüm insanlarımız oldukça zeki ve akıllı. Ronaldo oğluma ulaştım, onunla çok güzel işler yaptık. O da ayrı bir olaydı gerçekten. Benim asıl hedefim, daha çok kitleye ulaşmak ve bir Anadolu kadını istediğinde neleri başabiliri tüm insanlığa anlatmak istiyorum. Ben hayat okulunda dirsek çürüttüm ve bu okulun şöyle bir özelliği vardır: Ne kara tahtası ne de silgisi vardır; kalemin ucu altından, yazılanlar asla çıkmıyor.

Bu noktada Efes Antik Kenti’ndeki kemerli yapılarda bulunan kilit taşına işlenmiş kadın figürünü de belirtmek isteriz.

Mersin’deki tarihî kalıntılarda da kilit taşına işlenmiş kadın figürü var. Ben de bu gerçeğe inanıyorum. Çünkü kadın elinin değdiği her şey güzel olur. Biz kadınlar bilinç ile el ele versek yetiştirdiğimiz yavrularımız ve dünyamız şu anki hâlinden çok daha farklı olur.


Tüm dünya halkı olarak zor bir süreçten geçmekteyiz. Siz bugünleri nasıl geçirmektesiniz, Eğitimlik okurlarına bu süreci kaliteli geçirme noktasında ne gibi önerilerde bulunursunuz?

Çok zorlu bir dönemden geçiyoruz güzel yavrum. Lütfen #evdekalın, kurallara uyun. Ben de bu sürece ilişkin video ile paylaşımlarda bulundum. Evdeyim, evde kalıyorum. Ama şuna da değinmeden geçemeyeceğim: Ne kadar içeride kalsak da bu süreçte de planlarımız olmalı ve zorlaşmaması için şükürlerde bulunmalıyız. Kötü düşüncelerden uzak durarak zinde kalmalıyız. Mesela, ben kahvaltı yaptıktan sonra saat 11.00’e kadar kitap okuyorum, yazılar yazıyorum, düşüncelerimi paylaşıyorum. Daha sonra örgülerime devam edip mutfakta yemeklerim ile meşgul oluyorum. Benim için hayatımda değişen hiçbir şey olmadı; sadece sunumlarım, oyunlarım, konferanslarım ve bunların randevuları sekteye uğradı. Onun dışında hayatıma yine aynı şekilde devam ediyorum. Bahçede ekim ve dikim zamanı şimdilerde. Çiçeklerimle uğraşıyorum, maydanozumu ekiyorum, marulumu dikiyorum. Benim gibi evden çıkmadan bu güzel uğraşılara imkânı olmayanlara çağrım dışarı çıkmamaları ve evde kalmalarıdır. Bu gelip geçecek. Mecbur kalmadığımız sürece dışarı çıkmamalıyız, kurallara uymalıyız. Kendimiz için değil, başkaları için, başkalarının hayatlarını riske atmamamız için. Bu durum elbette çok zor ama neleri atlatmadık ki milletçe? Bol bol kitap okuyun, düşüncelerinizi yazıya aktarın. Ben mesela yarım asra yakındır Üstün Dökmen’in kitaplarını okurum. Özellikle tiyatroya olan ilgisinden dolayı. Üstün Dökmen’in kitaplarını tavsiye ediyorum. İnsan kitap okurken o kadar güzel hayallere dalıyor ki… Mutluluk doluyor, hayal dünyası genişleyip zenginleşiyor. Veya yapmak isteyip de yapamadıklarınıza vakit ayırın. Evde olmak güzel. Yeter ki içinde bulunduğunuz anın tadını çıkarmak için hayata karşı pozitif bir bakış açısı geliştirin. Bu zor dönemleri atlatmanın tek yolu bence bu.


Ek olarak Ümmiye Koçak’ın yönetmeni olduğu, Cristiano Ronaldo’nun oynadığı Türk Telekom’un reklam filmini hâlâ izlemediyseniz izlemenizi öneririz:


183 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

EĞİTİMLİK

eğitimi düşünen blog

bottom of page